Aşağıda okumak üzere olduğunuz makale benim “Gümrük Müşaviri” dergimizin yazı işleri sorumluluğunu üstlendiğim dönem içersinde ve Ekim 2008 tarihli 17. sayısında yer almaktadır. Güncelliğini koruduğuna ve “Etik” ile ilgili genel bir bakış oluşturduğuna inandığım için aynen yayınlanmasını affınıza sığınarak uygun gördüğümü belirtmeliyim.
Asgari Hizmet Ücretlerine aynı anda uymanın “Etik Kurallardan” ve en önemlilerinden biri olduğunu, olması gerekenin de bu olduğunu anlatan yazımı, herkes gibi benim de öneri ve eleştirilere ihtiyaç duyduğumu belirterek sunuyorum:
Herkes evinin önünü aynı anda süpürmeli! Bu, Asgari Hizmet Ücretlerine aynı anda uymak demek!
Kimse tek başına evinin önünü süpürmeye yanaşmıyor haklı olarak. Çünkü, küçük bir rüzgarda süpürülmeyen evlerin önündeki tozlar onun kapısının önüne doluyor tekrar. Yorulduğu ile kalıyor insan. Çektiği zahmete mi yansın, edindiği “Amma safsın” etiketine mi?
Evde “Asıl Ahlak”, işte “Eğreti Ahlak” devirleri son demlerini yaşıyor…
Evlerimizde kullandığımız “Asıl Ahlakımızı”, işyerlerimizde kullandığımız “Eğreti Ahlak”ın yerine geçiremezsek; ve bunu hep birlikte ve aynı zamanda yapamazsak mesleki barış da mesleki itibar da mesleğin geleceğe taşınması da hayaldir.
17. yüzyıl filozoflarından Descartes’ın zamanın Belçika Prensesi Elisabeth'e yazdığı “Ahlak üzerine mektuplar”da iki tür ahlaktan bahseder:”Asıl Ahlak” ve “Eğreti Ahlak”.
Asıl Ahlak, insanların evlerinde eşleri, çocukları, arkadaşları ve dostları ile otururken, söyleşirken, yaşamı yorumlarken kullandıkları, bilgelikten kaynaklanan güzeli ve doğruyu seslendiren ahlak.
Eğreti Ahlak ise bu güzel huylu, güzel gönüllü insanların günboyu mesleklerini uygularken akşam dönüşte evlerine ekmek getirebilmelerini sağlayan, istemeyerek kullandıkları ahlak. Zamanımız insani gibi. Konuşurken mangalda kül bırakmayan, iş uygulamaya gelince; “Kardeşim,bi enayi ben miyim” diyen!
Peki, bu iş yaparken kullandığımız “Eğreti Ahlak”ı ,el birliği ile evimizde kullandığımız “Asıl Ahlak”a dönüştürebilir miyiz? Meslektaşlar olarak birbirlerimizi aynı ailenin bireyleri, aynı amacın takım arkadaşları olarak görerek, ülkemizin, bu bölgenin lojistik üssü olma davasına hep birlikte sarılamaz mıyız?
Etik (Günlük dilde ahlak), yaşamımızı kökten değiştireceğe benziyor:
Etik, 2500 yıldan beri felsefeciler, akademisyenler ve sosyal eleştirmenler tarafından irdelenmekte ve tartışılmaktadır. Dünya kamuoyunun Etik ile tanışması ise iki büyük dönüm noktası ile olmuştur.
60’lı yıllarda öğrendiklerimiz:
Birincisi ,1960’lı yıllarda Uluslar arası Sivil Toplum Kuruluşları tarafından örgütlenen Sosyal Sorumluluk Hareketleri şunu ortaya koymuştur: İşletme yöneticilerinin almış oldukları olumsuz kararlardan kendi çalışanları ve tedarikçilerinin sosyal refahı ve sosyal ahlakı kadar çevre de olumsuz olarak etkilenmektedir. Öyleyse kararları alırken bu kararlardan etkilenmesi muhtemel paydaşlarınızı da karar sürecine katmalısınız. Böyle davranmalarının çevre desteği olarak kendilerine geri döndüğünü, ticari olarak kendi çıkarlarına olduğunu gören işletmeler hiç nazlanmadan, gönüllü olarak yeni duruma ayak uydurdular hatta öncülüğünü yaptılar. Böylece hem vicdanları hem cüzdanları rahatladı.
90’lı yılların 2.yarısındaki zorla Etikleştirme:
İkincisi, 1990’lı yılların ikinci yarısında, dünya markalarının ucuz işgücünün bulunduğu memleketlerde üretim yaparken, çalışanlarının sendikalı olmalarına tepki göstererek işten kovmaları, onları düşük ücret ve sağlıksız koşullarda istihdam etmeleri uluslar arası Sivil Toplum Kuruluşlarını ayağa kaldırdı, onlar da dünyayı ayağa kaldırdılar.
Bilinçli tüketici yediği muzun, içtiği kahvenin, taktığı mücevherin hangi koşullarda kimler tarafından üretildiğini merak eder oldu. Acaba bütün bunları üreten insanlar sağlıklı koşullarda mı çalışıyorlardı? Asgari standartlarda yaşayabilecek bir ücret alabiliyorlar mıydı? Çocuklarını okula gönderebiliyorlar mıydı? Eşlerinin yüzüne evini geçindiren erkek edası (ya da Kadın edası) ile bakabiliyorlar mıydı?
Sadece merakla kalmayıp işi sonuna kadar da takip ettiler, ediyorlar.
Bu tüketici kitlesinin yukarıda sayılan koşulların gerçekleşmesi için gerektiğinde yüzde şu kadar fazla ödemeyi göze aldıkları da anlaşılınca bir devrim gerçekleşti. Kapitalist sistem Etik’i de (Ahlak’ı da) alınıp satılabilen emtia listesine kattı. Buna uyanlar da kısa sürede karlarını katlayarak dünya devi oldular.
Devlerin devi olmanın yolu:
Bu basitçe ahlaklı olmak olarak tanımlayabileceğimiz “İş Etiği” kavramını aşarak, işletmelerinin imajına “Demokrasi yanlısı olma”, “Irkçılığa karşı olma”, “Yoksulluğa karşı savaş açanların yanında olma” , “Çevre dostu olma”, “Birleşmiş Milletlerin Binyıl Hedeflerini Destekleme” gibi Evrensel değerleri katabilme akıllığını gösteren ve bu alanlarda uluslar arası sivil toplum kuruluşlarına sponsorluk yapanlar ise devlerin devi oldular.
Etik davranışlardan, alınıp-satılabilen Etiğe:
Bu yeni iş giderek yaygınlaştı ve artık dünyamızda “Etik Şirket Belgesi” ve “Etik Ürün Sertifikası” gibi ilk duyuşta insanı gülümseten ama yakından bakıldığında insani değerler üzerine inşa edildiği görülen bu yeni sözcükler sıkça söylenir oldu. Giderek de yaygınlaşacağa benziyor.
Dünya ölçeğinde “Etik Şirket Belgesi” ve “Etik Ürün Sertifikası” sahibi on kadar Türk işletmesinin olduğunu belirtmek gerekir bu arada.
Sivil toplum Kuruluşları ve Etik Kültürüne Katkıları:
Etik anlayış sadece ekonomik ve ticari alanla sınırlı kalmadı. Gene başta Birleşmiş milletler olmak üzere Avrupa Konseyi, Uluslar arası Ticaret Örgütü, OECD, Avrupa Ombudsman Enstitüsü gibi pek çok uluslar arası örgüt; Yolsuzluğun önlenmesi ve rüşvetle mücadele cümlesinden olmak üzere ve adını “Kamu Görevlilerinin Etik Davranış Kuralları” olarak özetleyebileceğimiz ortak projelere giriştiler.
Sıra geldi Bize:
Küresel bazdaki bu girişimler ülkemizde de yansımasını buldu:
Dünyadaki, toplum isteklerine duyarlı, şeffaf, tarafsız, hesap verebilir bir kamu yönetimi uygulamasına ayak uydurmak için bir dizi kanun çıkarıldı: Dilekçe Hakkının Kullanılması Hakkında Kanundan tutun da İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Kurulmasına, Kamu Görevlileri Etik Davranış Kurallarından Etik Kurulu Kurulmasına kadar pek çok düzenleme yapıldı.
Üniversiteler, Meslek Kuruluşları, Toplumsal Saydamlık Hareketleri ve Etik Değerleri Araştırma Vakıfları ve Dernekleri gibi Sivil Toplum Kuruluşlarının bu düzenlemelere olumlu katkılarını da hesaba katmak doğru bir yaklaşım olur.
Bu Etik Bizim Mesleğimize Nasıl Yansıyacak?
Buraya kadar vermiş olduğumuz genel bilgiler ışığında bu küresel eğilimden genel olarak mesleklerin özel olarak da bizim mesleğimizin nasıl etkileneceği konusundaki öngörülerimize geçebiliriz:
Amacı, kamu görevlilerinin uyması gereken
- saydamlık,
- tarafsızlık,
- dürüstlük,
- hesap verebilirlik,
- kamu yararını gözetme gibi etik davranış ilkeleri belirlemek ve
- uygulamayı gözetmek olan
Kamu Görevlileri Etik Kurulu’nun (Kanun No. 5176 Kabul Tarihi : 25.5.2004 )şimdiye kadar
- Kamu Yönetiminde Çıkar Çatışması,
- Kolluk Hizmetleri ve Etik,
- Yerel Yönetimlerde İmar Uygulamaları ve Etik,
- Tapu Hizmetleri ve Etik
Konularında akademik çalışmalar yaptırdığını basından biliyoruz.
Önümüzdeki yıl (Yani 2009 yılından söz ediyoruz. Zaman su gibi akıp gidiyor.) gene bu Etik Kurul tarafından yaptırılması düşünülen akademik çalışmalar içersinde
1- Gümrük Hizmetleri ve Etik ile
2- Kayıtdışılık ve Etik konularının olduğu da gelen haberler arasında.
İGMD Olarak Vakit Geçirmeden Hazırlığa Başladık:
Yukarıda bahsettiğim akademik çalışmalara hazırlık olmak üzere Dernek Yönetim Kurulumuz geçtiğimiz günlerde, anatüzüğümüzün kendilerine verdiği yetkiye dayanarak bir “Gümrük Müşavirleri Etik Kurulu” oluşturma kararı aldı. (Bu görev o tarihte dergimizde patronum olan -Genel Yayın Yönetmeni- Değerli dostum Kemal Karadeniz ile bana tevdi edilmişti.) Etik kurulumuzun kurulması ile oluşturulmasına başlanacak olan Mesleki Etik Davranış İlkeleri tartışmalarının sadece mesleki yaşamımıza değil günlük yaşamımıza da yeni bir boyut, felsefi bir derinlik kazandırmasını diliyorum.
Rekabetten Dayanışmaya Geçebilir miyiz?
Özellikle bizim mesleğimizde, yüz kızartıcı boyutlara vardığını içimiz sızlayarak
gördüğümüz, meslektaşlarımızı adeta isyan derecesine sürükleyen Haksız Rekabetin önlenmesi ile ilgili önemli işlevler üstleneceğine inandığımız “Mesleki Etik Davranış İlkeleri”nin tüm meslektaşlarımızın coşkulu katılımı ile oluşturulacağına inanıyorum.
- Meslektaşlar olarak öncelikle birbirlerimize karşı tutum ve davranışlarımızı,
- Mükelleflerimize karşı ortak sorumluluklarımızı,
- İdareye karşı ortak görevlerimizi,
- Çalışanlarımıza karşı yükümlülüklerimizi ve
- Toplumsal hassasiyetlerimizi, çağdaş ülkeye ve çağdaş insana yakışan bir şekilde belirleyip uyulması zorunlu Etik Davranış Kuralları haline getirdiğimizde yaşadıklarımız çok gerilerde kalacaktır.
Yolsuzluk söylentilerinin hiç eksik olmadığı, rüşvet iddialarının olağan bir şeymiş gibi telafuz edildiği ve o oranda Temiz Toplum beklentilerinin yükseldiği ülkemizde neleri gerçekleştirmeyi başaracağımız biraz da bizim ortak çabalarımıza bağlı olduğunun farkında olmalıyız!
Herkes evinin önünü aynı anda süpürmeli!
Değerli Meslektaşlarım,
Önümüzdeki sayıda kurul üyesi arkadaşlarımızı tanıtmayı ve “Çalışma Programımızı” sunmayı tasarlıyorum. Bu konuda görüşlerinizi Derneğimiz kanalı ile ulaştırarak mesleğimize katkı yapacağınızı umuyorum.
25-31 Mayıs Dünya Etik Haftası
Dernek gündemimizin epey yoğun oluşuna bir de İTO seçimleri ilave olması, ayrıca “Başbakanlık Etik Kurulunun” haftayı kutlama kararını epey geç duyurması nedeni ile bu yıl yeterince aktif olamadığımız “Dünya Etik Haftamızı” kutluyorum. Önümüzdeki dönemlerde çok daha etkin çalışmalar yapacağımızı da ifade etmek istiyorum.