"Bir Devlet ki! Gümrük işlerini, vergilerini, ülkenin ve milletin ihtiyaçlarına göre düzenlemekten alı konulmuştur. Böyle bir devlete elbette bağımsız devlet denemez."

Global dünya ve fikri sınaî mülkiyet hakları (I.BÖLÜM)

Tarih: 4.12.2012 12:03:00 - Görüntülenme: 1255

 



Global dünya, globalizm kavramı son 20 yıldır günlük yaşantımızda çok sık kullandığımız, referans yaptığımız kavramlar. Kısaca dünyadaki paranın ve eşyaların serbestçe dolaşmasını ifade eden bu kavramlar beraberinde birçok uluslar arası ve ulusal yeni düzenlemeleri de yaşamımıza sokmuştur. 



Katı devletçi korumalardan liberal anlayışa evrilen yeni dünya düzeninin ekonomik yapısı sermayenin ve markaların hareket alanını genişletirken kendi sistemi içerisinde açıklanabilir alan korumaları da oluşturmuştur. 



Bu yazıda global dünyanın ya da yeni dünya düzeninin ekonomik yapılanmasında önemli bir işlev üstlenmiş olan "Fikri ve Sınai Mülkiyet Hakları" konusunu ve ulusal mevzuatımızın alt yapısını oluşturan "TRIPS - Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Anlaşması" nı ele alacağım. 



TRIPS ve Gümrük Müşavirleri 



GATT anlaşmaları çerçevesinde sürdürülen Fikri Sınaî Haklar uygulamaları doksanlı yılların başında Dünya Ticaret Örgütü tarafından kabul edilen TRIPS ile bu günkü yapısını oluşturmuştur. Ülkemiz de ise, 01.01.1996 tarihinde başlayan gümrük birliği süreciyle, AB mevzuatına uyum çerçevesinde 564 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Gümrük Kanunu'na ilişkin yeni düzenlemeler yapılmıştır.



Bu düzenlemelerden bir tanesi de, Fikri ve Sınaî Mülkiyet Haklarına ilişkin olan düzenlemedir. Avrupa Gümrük Koduna uyarlanmış 4458 sayılı Gümrük Kanunu, bu maddeyi aynen almış ve buna bağlı uygulamalar Gümrük Kanunu gereği sınırda yapılarak, yine gümrük teşkilatının üzerine bırakılmıştır. Gümrük Kanunu'nun 57 inci maddesi ile Gümrük Yönetmeliğinin ilgili maddeleri mevzuatın mesleğimizi ilgilendiren kısmının alt yapısını oluşturmaktadır. Hepimizin iyi bildiği uygulama kısmına veya mevzuat incelemesine girmeyeceğim. Uluslararası ve ulusal mevzuatın korumaya aldığı bu alanın ekonomik, sosyal ve insanlık tarihi açısından görülmesini sağlamayı amaçlıyorum. Çünkü 57. madde Gümrük Kanunu'nun içinde kaldığı sürece, Gümrük Müşavirlerinin ilgili mevzuatın uygulanması konusunda, yasal çerçevenin dışında bir tutum sergilemeleri mümkün değildir. Çünkü biz, yerine getirdiğimiz görev gereği, iş sahiplerine kamunun haklarını hatırlatmak, kamu idaresine karşı ise, yasal düzenlemelerin uygulanması konusunda adil olmasını talep etmek zorundayız. Bunun yanında, bireysel çıkarların karşısında ulusal çıkarların öne çıkarılmasını sağlamaya çalışmaktayız. Gümrükler, klasik işlevlerinin ötesine geçen bu günkü noktada, eskisinden daha çok önem kazanmıştır. Ulusal düzeyde desteklenecek veya korunacak sektörlere yönelik geliştirilen politikaların en önemli ayağı, dış ticaret uygulamalarıdır.



Klasik anlamda daha önce uygulanan tarife önlemleri, yerini ticaret politikası önlemlerine bırakmıştır. Bu bağlamda ulusal ekonominin, küreselleşme sonucu gücünü her alanda yaptırımcı şekilde kullanan uluslar ötesi sermaye ile rekabet edebilmesi için öngörülen politikalar vazgeçilmezdir. Çünkü adil bir rekabet ancak eşitler arasında söz konusu olabilir. Devletin ekonomi politikalarının dış ticaret ayağındaki en önemli aktörlerinden birisi kuşkusuz Gümrük Müşavirleridir. Gümrük Müşavirleri, Atatürk'ün dediği gibi, gerçek bağımsızlığın güçlü ulusal ekonomiden geçtiğinin bilinci ile, ulusal çıkarlarımızın yanında tavır almayı, Cumhuriyetimiz ile neredeyse yaşıt olan tarihlerinin sorumluluğu gereği sürdüreceklerdir.



gümrük müşavirleri fikri ve sınaî haklara nasıl bakmalı 



Yukarıda tanımladığım görev ve misyonun ışığında, Gümrük Müşavirleri Fikri ve Sınai Mülkiyet Haklarına İlişkin küresel ve ulusal ölçekli politikalara nasıl bakmalı? Doğal olarak, yukarıda ortaya koyduğum çizginin uzağında bir bakış açısına sahip olmaları düşünülemez. 



Global dünyanın önemli ekonomilerinden biri olmayı hedef olarak önüne koymuş Türkiye'nin, güçlü ulusal sermaye yapısına ulaşmasının yol haritalarından biri de, üretiminden daha fazla artı değer elde etmesidir.



Bunu da ancak dünyada kendini kabul ettirmiş markaları vasıtası ile gerçekleştirebilir. Türkiye, markalaşma sürecini ekonomik gündemine son 15-20 yıldır planlı olarak almıştır. 



Bu noktada, aslında geç kalınmış olduğunu söylemek pek de yanlış olmaz sanırım. Uzun yıllar dünya markalarının fason üretimini yaptıktan sonra, bu yolla sermaye birikiminin yapılamayacağı görülmüş, tüm üretim kademelerinde, özel sektör örgütlerinde markalaşmaya yönelik önemli çalışmalar başlatılmıştır. Çünkü, Fikri ve sınai mülkiyet haklarının en güncel bölümü, yetkili tüm çevrelerce kabul edildiği gibi, markadır. Bir sanayicimizin dediği gibi; bu güne kadar çeşitli hatalar yapılmıştır. Beş yıldızlı otel gibi fabrikalar yapmak yerine bunlara harcanan paralarla birçok marka yaratılabilmek mümkündü. 



Toplumların kültürel ve sosyal yaşam biçimlerini belirleyen, esas olarak ekonomik alt yapıdır. Fakat gelinen nokta itibarı ile, Fikri mülkiyet haklarının yaratacağı ekonomik gelişme için kültür alt yapısının eksik olduğu ve ülke olarak buna ilişkin bilinç oluşturmak zorunda olduğumuz açıktır.



sayılar ne ifade ediyor?



Biraz da dünya ölçeğine bakmakta fayda var;



Konunun ekonomik ve sayısal boyutu, nerede olduğumuzu, kat etmemiz gereken yolu ve bu yönde oluşturulacak politikalara ışık tutacaktır düşüncesindeyim.



Brand ZTM 2012 araştırmasında dünyanın en değerli 100 markası belirlendi. İlk 100 içerisinde Türk firması bulunmamaktadır. Birinci sırada 182,9 milyar Amerikan Doları değeri ile Amerikan Apple firması yer almaktadır. Bu firmanın piyasa değeri ise 1 trilyon Amerikan Dolarıdır. Son sırada ise 7,7 milyar ile DHL var. Türkiye'nin en değerli ilk 25 markanın birinci sırasında yer alan markanın değeri 2,4 milyar dolar. 

 



 



 



 














































1 Apple
182,951

2 IBM
115,985

3 Google
107,857

4 McDonald's
95,188

5 Microsoft
76,651

6 Coca-Cola
74,286

7 Marlboro
73,612

8 AT&T
68,87















































































































9 Verizon
49,151

10 China Mobile
47,041

11 General Electiric
45,810

12 Vadofone
43,033

13 ICBC
41,518

14 WELLS FARGO
39,754

15 VİSA
38,284

16 UPS
37,129

17 WALMART
34,436

18 Amazon.com
34,077

19 Facebook
33,233

20 Deutsche Telekom
26,837

21 Louis Vuitton
25,920

22 SAP
25,715

23 BMW
24,623

24 CHİNA CONSTRUCTİON BANK
24,517

25 Baidu
24,326

26 HP
22,898

27 Oracle
22,529

28 Toyota
21,779

29 Master Card
20,759















































































































30 American Express
20,198

31 HSBC
19,313

32 Hermès
19,161

33 Gillette
19,055

34 ExxonMobil
18,315

35 Pampers
18,299

36 TESCO
18,007

37 Tencent/QQ
17,992

38 AGRICULTURAL BANK OF CHINA
17,867

39 Shell
17,781

40 RBC
17,225

41 Movistar
17,113

42 Starbucks
17,072

43 Disnep
17,056

44 Nike
16,255

45 Accenture
16,118

46 Mercedes-Benz
16,111

47 NTT DoCoMo
15,981

48 Budweiser
15,882

49 Intel
15,633

50 Orange
15,351



Yukarıdaki rakamların anlattığı aslında son derece açıktır. Patent sayıları ise bu rakamların yarattığı şaşkınlığı dehşete döndürecek nitelikte. Marka değerleri ile ilgili rakamsal veriler işin neresinde olduğumuzu ve bundan sonra yapacağımız çalışmaların ne denli zor olduğunu göstermektedir; 


 





• Dünyanın en değerli 20 markasının ilk 7 si, 20 markanın 14'ü Amerika Birleşik Devletleri' ne aittir. Toplam değeri 1 trilyon dolardır.

• İlk 7'nın marka değerleri toplamı 726,53 milyar dolardır.

• Dünyanın en değerli 20 markasının değeri ise 1.265,7 milyar dolardır

Son Yüklenen Diğer Haberler