Kaçakçılıkla Mücadele Kanununa 6455 Sayılı Kanunla Getirilen Değişiklik Ve Muhtemel Sonuçları
‘Gümrük Kanunu ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’ 6455 sayı ve11.04.2013 tarihli olarak yürürlüğe girmiştir. Gümrük mevzuatı açısından getirdiği değişikliklerden biri de, 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu kapsamında yer alan kabahat fiillerinin 4458 sayılı Kanun kapsamına alınması olmuştur.
1932 yılında yürürlüğe giren 1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanun, dünyanın içinde bulunduğu buhran dönemine rasgelmekte ve ithal ikameci dış ticaret politikası uygulaması dönemi koşullarını yansıtmaktaydı. Daha sonraki yıllarda oluşan ihtiyaçlarlar sonucu çeşitli tarihlerde değişikliğe uğramış ve kanun bütünlüğü, yürürlükten kaldırıldığı 2003 yılında büyük ölçüde bozulmuştu.
Korumacılık ve tekelcilik anlayışının serbest rekabetçi anlayışa dönüştüğü 2000 li yıllarda, ekonomik suça ekonomik ceza prensibiyle hazırlanan 4926 19.07.2003 tarihli Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu, 1918 sayılı Kanunu yürürlükten kaldırdı.
4926 sayulı Kanun daha çok yeni bir kanun konumunda iken, 5237 sayılı Ceza Kanununda yapılan değişiklik sonucu getirilen düzenleme ile, bu Kanunun genel hükümlerinin özel ceza kanunları ve ceza içeren kanunlardaki suçlar hakkında uygulanacağı; yine 5326 sayılı Kabahatler Kanununda da, aynı şekilde bu Kanunun genel hükümlerinin diğer kanunlardaki kabahatler hakkında da uygulanacağı hükme bağlanmıştı. Bu hükümler gereğince, 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunundaki suç ve kabahate ilişkin düzenlemelerinin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ve 5326 sayılı Kabahatler Kanununa uyumlu hale getirilmesini teminen, 4926 sayılı Kanunu yürürlükten kaldırılarak, anılan Kanunlara uyumlu olarak hazırlanan 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu 21.03.2007’de yürürlüğe girmiştir.
Aynı fiilin hem Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda hemde Gümrük Kanununda yer alması ve farklı müeyyidelere konu olması, öteden beri dile getirilen ve çözüm aranılan sorundu. Ceza ve Kabahat Kanunlarına uyum sonucu başlatılan uygulama ile, mükerrer ceza uygulaması daha da yaygınlaşmış ve gelinen nokta itibarıyla çözüm üretilmesinin artık bir zorunluluk olduğu hususu kamu, yargı ve dış ticaret mensuplarınca müştereken dile getirilen bir hal almıştı.
Bu önemli sıkıntının da çözüme ulaştırılmasını kapsayan 6455 sayılı Kanunun genel gerekçesinde; 5607 sayılı Kanunda yer alan kabahat fiillerinin birçoğunun yada benzerlerinin aynı zamanda 4458 sayılı Gümrük kanununda kabahat olarak düzenlendiği ve aynı fiillere ayrı cezalar öngörüldüğü, 5607 sayılı Kanunda kabahat için kasıt unsuru aranırken, 4458 sayılı Kanunda taksirin yeterli görüldüğüne yer verilerek, bunun sonucu; gümrük idareleri bir yandan fiilin Gümrük Kanununda yer alması nedeniyle idari para cezası düzenlerken diğer yandan, fiilin kasıtla işlenip işlenmediği hususunun mahkemelerin takdirinde olduğundan hareketle bu açıdan araştırma yapmaksızın Kaçakçılıkla Mücadele ve Ceza Kanunları hükümleri uyarınca keyfiyeti Cumhuriyet Savcılıklarına intikal ettirdikleri belirtilmektedir.
Aynı fiil için birden fazla kanunda hüküm bulunması sonucu aynı fiil için iki ayrı ceza öngörülmesi, iki ayrı dava açılmasına ve gümrük idaresi ve yargının yükünü de arttırdığı açıkça dile getirilmektedir.
Yine sorunun çözümü kapsamında, mükerrerliğin giderilmesini teminen, ‘kabahat fiillerinin’ tümüyle Gümrük Kanununa aktarılması sağlanmıştır. Bu çok önemli ve yıllarca beklenilen bir gelişmeydi.
Ateşli silahlar ve uyuşturucu maddelere ilişkin yasal düzenlemelerden sonra Kaçakçılık Mücadele Kanununun büyük ölçüde gümrük kaçağında uygulanır hale gelmesinden sonra; petrol ürünleri, alkollü içki ve sigara kaçakçılığındaki artış seyri ve ülke ekonomisine verdiği zarar sonucu, bu ürünlerin kaçakçılığıyla mücadele amacıyla kimi kanunlardaki hükümlerin konsolide edilmesi ihtiyacı çerçevesinde, 5015 sayılı kanundaki kaçak petrol ürünlerine ilişkin ceza hükümleri ile 4733 sayılı Kanundaki kaçak tütün mamulleri, etil alkol, metanol ve alkollü içkiler ile ilgili ceza hükümlerinin 5607 sayılı kanun kapsamına alınması da, gerek yargıda uygulama birliği ve gerekse müdahil idarenin belirlenmesi açısından isabetli olmuştur.
GÜMRÜK KANUNUNA AKTARILAN KABAHATLER
Yukarıda belirtilen olumlu gelişmenin, kabahat fiillerinin Gümrük Kanunu’na aktarılmasında sağlanamadığı müşahade edilmektedir. Zira, aktarılan bu fiillerin kapsamı genişletilmiş ve müeyyideler arttırılmıştır.
5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu hükümlerine göre, tespit edilen kabahat fiili için müeyyide(para cezası) uygulanabilmesi, bu fiilin kasden işlenmesi yani bilerek ve isteyerek işlenmesi koşuluna bağlı kılınmış idi. Oysa, Gümrük Kanunu hükümleri uyarınca para cezası verilmesinde ‘kasıt unsuru’ aranılmamaktadır.
Kabahat deyiminden, kanunun, karşılığında idari yaptırım uygulamasını öngördüğü haksızlık anlaşılır. Yeni Türk Ceza Kanunu kabahatleri suç olmaktan çıkarmıştır. Yine, suç ile idari ihlal(kabahat) arasındaki nitelik farkı açıklanırken cezanın asıl amacının cezalandırmak, idari yaptırımın ise önlemek olduğu genel kabul gören görüştür.
Kabahatlerin belirtilen hukuki konumu ve getirilen düzenleme ile kasıt unsuru aranılmadan idari yaptırımın uygulanabilir hale getirilmiş olduğu dikkate alındığında kabahat fiili şumulünün genişletilmesi ve müeyyidelerin sağlanan menfaatlere nazaran orantılı ve ödenebilir hale indirilmesi beklenirken arttırılmış olması isabetli olmamamıştır. Çünkü bu haliyle uygulanabilirliği ve uygulama birliğinin sağlanması açısından ciddi sıkıntılar oluşacağı mütalaa edilmektedir.
Gümrük Müşaviri sayın Melih MOLO’nun İstanbul Gümrük Müşavirleri Derneği web sayfasında yeralan 03.05.2013 tarihli ‘Gümrük Müşavirliği Artık Daha Tehlikeli’ başlıklı kabahat fiillerinin Gümrük Kanunu kapsamına alındığı şekliyle ortaya çıkabilecek sorunları değerlendirdiği köşe yazısında haklı olarak; yapılan değişiklik sonucu Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’ndaki haline nazaran ağırlaştırılan idari para cezalarının veriliş ve itiraz süreçleriyle, eski uygulamaya göre, yükümlü ve gümrük müşavirinin ağır bir tabloyla karşı karşıya kalacağına, nedenleriyle birlikte ayrıntılı olarak yer vermektedir.
Anılan yazıda tespit edilen sıkıntıların giderilmesini sağlayacak temel çözüm, öngörülen müeyyidelerin, kabahat fiilinin sağladığı ekonomik menfaati giderecek/önleyecek şekilde belirlenmesidir. Yoksa, ekonomik faaliyetin sürdüremez hale getirilmesi olmamalıdır.
Kabahatte/idari ihlal için uygulanacak müeyyidede ana saikin önlemek oldugunu, suçta olduğu gibi cezalandırma olmadığını unutmamak gerekir. Müeyyidedeki ölçünün caydırıcılığı sağlaması yeterli olmalıdır.
Yine, kabahat fiillerinin Gümrük Kanunu’na alınmasından beklenen müspet sonucun sağlanabilmesı, her idarenin ben Kanunu böyle anlıyorum diyerek farklı işlem yapmaması ve uygulama birliğinin teminine de bağlı bulunmaktadır.
Getirilen düzenlemedeki fiil-müeyyide dengesinin yükümlü/müşavir aleyhine arttırılmasının nedeni bilinmemekle beraber, yaşanacak sıkıntılar ve kasıt unsuru aranılan dönemdeki ihtilafların büyük ölçüde idare aleyhine sonuçlandığı dikkate alınarak, bu durumun yapılacak ilk kanun değişikliği çalışmasında yeniden ele alınmasının uygun ve gerekli olduğu değerlendirilmektedir.
Salih Umman HAMİDOĞULLARI
Yetkilendirilmiş Gümrük Müşaviri