ÖZET: Dış
alım(ithalat) ve dış satış(ihracat) işlemlerinde gümrük mevzuatı yanında,
kambiyo mevzuatının da uygulanması zorunludur. Bunun yanında, Gümrük
mevzuatındaki kabahatlere verilecek para cezaları ile kambiyo mevzuatında kıyaslama yapılması gerekir. Gümrük
mevzuatına göre gümrük kıymetine girmediği ve kaçakçılıkla mücadele kanununda
suç olmadığı tespit edilen kıymetlerin,
kambiyo mevzuatı, gümrük mevzuatı, suç gelirlerinin aklanması kanunu ve
hatta mali mevzuat açısından da değerlendirilmesi gerekmektedir. Kambiyo mevzuatının çok çeşitli ve dağınık mevzuatı kapsaması işin
doğası gereği çeşitli idareleri ve hatta yargıyı ilgilendirmektedir. 1567 sayılı Türk Parası
Kıymetini Koruma Kanununda idari para
cezasını verme yetkisi savcılıklardadır. Bu yazı ihracat bedellerinin süresi
içinde getirilmemesi halinde uygulanacak yaptırımlardan hareketle, ihracat
bedellerinin yurda getirilmesinde ve ithalatta ceza uygulamasını ve dikkat
edilmesi gereken hususlara ışık tutmak amacıyla kaleme alınmıştır.
Anahtar Kelimeler: Kambiyo,
ithalat, ihracat, kaçakçılık, kabahat, içtima kaidesi.
I.
GİRİŞ
İhracat
ve ithalat arasındaki dengesizlik ve diğer nedenlerle, döviz karşısında Türk
Parası değerinin önemli ölçüde düşmesi; faizlerin
yükselmesi, yatırımların azalması, enflasyon, stagflasyon gibi Ülkemiz ekonomisine yapabileceği olumsuz etkiler yanında, ilgililerin fahiş
karlar elde edilmesi veya büyük zararlara uğramasına da neden olmaktadır.
Bunun
yanında, dövizin arz talep dengesinde olması gerekenden düşük kalması, herkesin
bildiği gibi ithalatı artırırken, ihracatçının gelirlerini azaltmaktadır.
Hukuki açıdan bakıldığında ise, Türk Parası kıymetini koruma sanıldığı gibi sadece kambiyo mevzuatı ile ilgili değildir. Gümrük mevzuatı, mali mevzuatı, ceza hukuku, Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu, Kabahatler Kanunu, Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun gibi çok geniş bir alanı ilgilendirmektedir.
II.
1567 SAYILI
YASADAKİ PARA CEZALARININ KAÇAKÇILIK VE İLGİLİ MEVZUAT HÜKÜMLERİYLERİ AÇISINDAN
DEĞERLENDİRİLMESİ
1567 sayılı yasa hükümlerine dış
ticaret ve para cezası açısından bakıldığında,
iki ana hükmün olduğu görülmektedir. Birincisi 1567 sayılı kanunda
yazılı değerlerin izinsiz olarak yurda sokulması ya da yurttan çıkarılması
diğeri de, İthalat, ihracat ve diğer
kambiyo işlemlerinde döviz veya Türk Parası kaçırmak kastıyla muvazaalı
işlemlerde bulunulmasıdır.
Bu noktada, 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanun’un 3/
9 maddesine göre; “İlgili kanun hükümlerine göre teşvik, sübvansiyon
veya parasal iadelerden yararlanmak amacıyla ihracat gerçekleşmediği hâlde
gerçekleşmiş gibi gösteren ya da gerçekleştirilen ihracata konu malın cins,
miktar, evsaf veya fiyatını değişik gösteren kişi, bir yıldan beş yıla kadar
hapis ve on bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Beyanname ve
eki belgelerde gösterilen ile gerçekte ihraç edilen eşya arasında yüzde onu
aşmayan bir fark bulunması halinde, sadece 27/10/1999 tarihli ve 4458
sayılı Gümrük Kanunu hükümlerine göre işlem yapılır.” Hükmünden hareketle 4458 sayılı Kanunu hükümlerine
göre ceza uygulanacaktır.
5607 sayılı Kanunun 3/9 uncu maddesi metninde yer alan
“sadece” tabirinden hareketle Gümrük Kanunu’ndaki ceza dışında şartları
oluşsa bile, başka bir kanunlardaki cezaya gidilemeyeceği anlaşılmaktadır.
Madde metninde
yer alan “sadece” “Beyanname ve eki
belgelerde gösterilen ile gerçekte ihraç edilen eşya arasında yüzde onu aşmayan
bir fark bulunması halinde” olay suç
olmakla birlikte, cezasının Gümrük Kanununa göre verileceği ve suçun ceza
açısından kabahate dönüştürülmüş olduğu görülmektedir.
Bu konuda üzerinde durulması gereken bir
mesele de; 5607 sayılı kanunun 3/9 maddesi hükmünde yer alan “Beyanname
ve eki belgelerde gösterilen ile gerçekte ihraç edilen eşya arasında yüzde onu
aşmayan bir fark bulunması halinde” hükmündeki fark kadar döviz ya da Türk Lirasının 1567 sayılı Kanun 3’ncü
maddesinde yer alan “..Fiil, 1 inci maddede yazılı kıymetlerin
izinsiz olarak yurttan çıkarılması veya yurda sokulması mahiyetinde ise
21/3/2007 tarihli ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu hükümlerine
göre suç veya kabahat oluşturmadığı takdirde kişi; eşya ve kıymetlerin rayiç
bedeli kadar, teşebbüs halinde bu bedelin yarısı kadar idarî para cezası ile
cezalandırılır…” hükmü kapsamında,
döviz ya da Türk Lirasının ihracat bedeli gibi gösterilerek izinsiz olarak
yurda getirilmiş olup olmadığının ya da “İthalat, ihracat ve diğer kambiyo işlemlerinde döviz
veya Türk Parası kaçırmak kastıyla muvazaalı işlemlerde bulunanlar, yurda
getirmekle yükümlü oldukları veya kaçırdıkları kıymetlerin rayiç bedeli kadar
idarî para cezasıyla cezalandırılırlar. Bu fiilin teşebbüs aşamasında kalması
halinde verilecek ceza yarı oranında indirilir.” hükmü kapsamında değerlendirilip
değerlendirilemeyeceğidir.
Böyle bir durumda 1567 sayılı kanununun yukarıda tam metni ”5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu
hükümlerine göre suç veya kabahat oluşturmadığı takdirde…” hükmü nedeniyle 1567
sayılı yasaya göre ceza verilemeyeceği kanaatindeyiz.
1567 sayılı Türk Parası Kıymetini Konuma
Kanunun Maddesinin 1 inci maddesine
bakıldığında; “Kambiyo, nukut,
esham ve tahvilat alım ve satımının ve bunlar ile kıymetli madenler ve kıymetli
taşlarla bunlardan mamul veya bunları muhtevi her nevi eşya ve kıymetlerin ve
ticari senetlerle tediyeyi temine yarayan her türlü vasıta ve vesikaların
memleketten ihracı veya memlekete ithalinin tanzim ve tahdidine ve Türk
Parasının kıymetinin korunması zımnında kararlar ittihazına Cumhurbaşkanı
salahiyetlidir.”
Ancak, yurt dışına ihraç edilen eşya kıymeti düşük gösterilmiş ise,
İlgili kanun hükümlerine göre
teşvik, sübvansiyon veya parasal iadelerden yararlanmak amacı
güdülemeyeceğinden, olay 5607 sayılı
yasanın 3/9 uncu maddesinde tanımlanan fiile girmeyecektir. Yurt dışına ihraç
edilen eşya kıymeti düşük gösterilmesinin amacı, ihracat bedelinin yurda getirilmesi gereken
miktarının bir kısmının yurt dışında bırakılması ya da kurumlar vergisi ve
gelir vergisinin eksik ödenmesi olabilir. Bu durumda olayın Kaçakçılıkla
Mücadele Kanunu ve Gümrük Kanununa göre değerlendirilmesi gerekmez. 1567 sayılı Türk Parası Kıymetini Koruma
Kanunu ve 213 sayılı vergi Usul Kanunu açısından konunun değerlendirilmesi gerekmektedir. Hangi
yaptırımın uygulanacağına içtima kaideleri dikkate alınarak karar verileceğine
kuşku yoktur. İçtima işlenen bir fiil ile birden fazla kanunun maddesini ihlal
eden kişi hakkında en ağır cezanın uygulanmasıdır.
Diğer taraftan, 1567 sayılı yasada 5607 sayılı yasadan
bahsederken, 213 sayılı Vergi Usul Kanununa göre vergi zıyaı cezalarından
bahsedilmemektedir. Oysa, bazı özel
durumlarda, 1567 sayılı yasaya göre işlem yapılırken aynı zamanda kurumlar
vergisi ve gelir vergisi açısından da değerlendirme yapılması gerekir. Hatta
çoğu zaman 213 sayılı yasaya muhalefet etmek amacıyla ihraç eşyasının bedeli
düşük gösterilmiş olabilir.
Bazı
özel durumlarda, hukuk normunun tespiti her zaman kolay olmamakta ve
uygulanmasında sorunlar
yaşanabilmektedir. Bu tür durumlarda, normlar hiyerarşisi yanında, doktrin ve yargı
içtihatları ile birlikte bir değerlendirme yapmak gerekir. Aynı zamanda aynı olayı düzenleyen eşit
hukuki statüdeki iki norm birbiriyle çeliştiği takdirde, genel hüküm ve özel
hüküm ilişkisi, önceki düzenleme sonraki
düzenleme ve özel hüküm genel hüküm
ilişkilerine de bakılmak suretiyle, söz
konusu olaya uygulanacak hukuk normu tespit edilmektedir.
Konumuzla ilgisi bakımından bakılacak olursa; 5326 sayılı
Kabahatler Kanunu bir çerçeve kanun olup, bazı istisnalar dışında Gümrük
Kanunu’na da uygulanmaktadır. Bu bağlamda, 1567 sayılı kanun açısından da uygulanması gereken bir kanundur. Kabahatler
Kanunu idari yaptırımların kanunda açık hüküm olması halinde, Cumhuriyet Savcılıkları tarafından
verilebileceğini düzenlemiştir.
1567 sayılı yasada cezanın Cumhuriyet Savcılıkları vereceği açıkça
düzenlenmiştir. Savcılığın idari para cezası verme kararı üzerine kararın
tebliğinden itibaren Kabahatler
Kanunu’nun 27 maddesine göre; 15 günlük yasal süre içerisinde Sulh Ceza
Mahkemesine itiraz edilebilir.
Kabahatler Kanununun 24 üncü maddesine göre; “(1)
Kovuşturma konusu fiilin kabahat oluşturduğunun anlaşılması halinde mahkeme
tarafından idarî yaptırım kararı verilir.” Hükmü nedeniyle adli ceza
yargılamasında Hâkim olayın adli boyutunun olmadığına, ancak kabahat olarak
nitelendirilmesi gerektiğine karar verir ise, idari ceza da verebilecektir.
Bilindiği üzere, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun
içtima başlıklı; 15/1 maddesine göre; “(1)
Bir fiil ile birden fazla kabahatin işlenmesi halinde bu kabahatlere ilişkin
tanımlarda sadece idari para cezası öngörülmüşse, en ağır idari para cezası
verilir. Bu kabahatlerle ilgili olarak kanunda idari para cezasından başka
idari yaptırımlar da öngörülmüş ise, bu yaptırımların her birinin uygulanmasına
karar verilir.” hükmünden görüleceği üzere, işlenen bir fil ile 4458 sayılı
Gümrük Kanununa kabahatlerin, 213 sayılı
Vergi Usul Kanunu hakkındaki kabahatlerin
ve 1567 sayılı kanundaki
kabahatlerin işlenmiş olması halinde şartları oluşmuş ise, hangisi ağırsa onun verileceğidir.
11/4/2013 tarihli ve 28615 sayılı Resmi
Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6455 sayılı Kanun ile 5607 sayılı
Kanunda düzenlenen kabahatler 4458 sayılı Gümrük Kanununa aktarılmıştır.
Bu yasal düzenleme karşısında, 5607 sayılı Kanundan
4458 sayılı Gümrük Kanunu’na aktarılan kabahatleri işleyenler hakkında,
şartları varsa ve 1567 sayılı Kanundaki para cezasından daha az olması
halinde, 1567 sayılı yasadaki para
cezasının verilmesi gerekir. Bakıldığında görüleceği üzere, her olaya uymasa da
Gümrük Kanununa aktarılan kabahat
fiillerindeki para cezalarının hemen
hemen hepsi 1567 sayılı yasadaki para
cezalarından daha ağır olduğundan Gümrük
Kanunu’ndaki para cezalarının uygulanması gerekecektir.
5326 sayılı Kanunun 15/3 madde metnine göre, “Bir fiil hem kabahat hem de suç olarak tanımlanmış
ise, sadece suçtan dolayı yaptırım uygulanabilir.” Hükmüne göre 5607
sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununa
göre suç olarak tanımlanmış bir fiilden
dolayı artık idari yaptırım uygulanamayacağı açıktır.
III.
İTHALATTA TÜRK PARASI KIYMETİNİ KORUMA KANUNU
5607 sayılı Kanunun üçüncü maddesinin birinci fıkrasında;
“Eşyayı, gümrük işlemlerine tabi tutmaksızın ülkeye sokan kişi, bir yıldan
beş yıla kadar hapis ve on bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
Eşyanın, gümrük kapıları dışından ülkeye sokulması halinde, verilecek ceza üçte
birinden yarısına kadar artırılır” belirtilen “eşya” kavramı, 4458 sayılı
Gümrük Kanununun 3/21’inci fıkrasına göre, her türlü madde, ürün ve değeri
ifade etmektedir. Suçun konusu her tür eşyadır.
Ancak, yurda girişi kanun ile yasaklanmış eşyalar
(5607 sayılı Kanun md. 3/7), yolcuların beyanlarına aykırı olarak üzerlerinde,
eşyası arasında veya taşıma araçlarında çıkan ticari mahiyetteki eşyalar (5607
sayılı Kanun md. 6/4), Yolcuların, gümrük mevzuatına göre kişisel ve hediyelik
eşya kapsamı dışında olup beyanlarına aykırı olarak üzerlerinde, eşyası
arasında veya taşıma araçlarında çıkan ya da başkasına ait olduğu halde kendi
eşyasıymış gibi gösterdikleri eşya(Gümrük Kanunu md. 235/3), ithal
vergilerinden muaf eşyalar (Gümrük Kanunu md.239/1) kanaatimizce 5607 sayılı Kanunun üçüncü maddesinin
birinci fıkrası kapsamında değerlendirilmeyeceklerdir.
Gümrük Kanunu’nun 239 uncu maddesine
göre; “-1.
İthalat veya ihracat vergilerinden muaf eşyayı 33 üncü madde hükümleri
gereğince belirlenen gümrük kapıları dışında başka yerlerden izinsiz olarak
ithal veya ihraç veya bunlara teşebbüs edenlerle, bu tür eşyayı gümrük
işlemlerini yaptırmaksızın yurda sokanlar veya çıkaranlar ile buna teşebbüs
edenlerden, söz konusu eşyanın ithalata konu olması halinde, CIF değerinin,
ihracata konu olması halinde ise FOB değerinin onda biri oranında para cezası
alınır.
2. (Ek
fıkra: 28/03/2013-6455 S.K./16. md) Gümrük vergileri ödenmek suretiyle ihraç
edilebilen eşyayı, gümrük işlemlerine tabi tutmaksızın veya gümrük vergileri
kısmen veya tamamen ödenmeksizin Türkiye Gümrük Bölgesinden çıkaranlara eşyanın
gümrük vergilerinin yanı sıra bu vergilerin iki katı idari para cezası
verilir.”
Gümrük
Kanunu’nun 239 uncu maddesinde tanım kabahat fiili, 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununun
3 üncü maddesi 1 inci fıkrasına göre; “ (1) Eşyayı, gümrük işlemlerine
tabi tutmaksızın ülkeye sokan kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis ve on bin
güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Eşyanın, gümrük kapıları
dışından ülkeye sokulması halinde, verilecek ceza üçte birinden yarısına kadar
artırılır.” Şeklinde ifade edilen,
hükmü ile aynı alanı düzenleyen özel bir hükümdür.
Eşyanın
muaf olması halinde, Kaçakçılıkla Mücadele Kanununa göre işlem yapılmayacaktır.
Böyle bir durumda, verilecek ceza açısından, 1567 sayılı Kanununa göre ya da Gümrük Kanununa göre ceza verilip
verilmeyeceğinin değerlendirilmesi gerekecektir.
Bir fiil ile
birden fazla kabahat işlenmiş olması halinde, cezayı değerlendiren kolluk gücü,
idare, ya da ilgili cumhuriyet savcılığı Kabahatler Kanununun 15 inci maddesi 1 inci
fıkrasında; “Bir fiil ile birden fazla
kabahatin işlenmesi halinde bu kabahatlere ilişkin tanımlarda sadece idarî para
cezası öngörülmüşse, en ağır idarî para cezası verilir. Bu kabahatlerle ilgili
olarak kanunda idarî para cezasından başka idarî yaptırımlar da öngörülmüş ise,
bu yaptırımların her birinin uygulanmasına karar verilir.” Şeklide ifade edilen içtima kaidesi gereği hangi fiil ağır ise, yetki
durumuna göre işlem yapacak ya da
yetkili yere gönderecektir.
Türk parası ve Türk parası ile
ödemeyi sağlayan belgelerde 25.000 Türk Lirası, dövizde ise 10.000 Avro ve
eşiti efektif üzeri miktarın Nakit Beyan Formu ile gümrük idaresine beyan
edilmesi zorunluluğuna uyulmaması halinde, aşağıda yer alan Yargıtay 19 Mahkemesinin kararında
da görüldüğü gibi, Mahkemeler ya da Cumhuriyet Savcıları “beyanda bulunmamasını” mevcut ve genel izin dışında kaldığından
döviz ya da Türk Parasını izinsiz yurt dışına çıkarma olarak
değerlendirerek, 1567 sayılı kanunun 3 maddesinde yer alan “Fiil, 1 inci
maddede yazılı kıymetlerin izinsiz olarak yurttan çıkarılması” olarak kabul
ederek hüküm verebilecektir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında
bakıldığında; Gümrük Kanununun 239. madde metindeki kabahat fiili işlenirken,
eşya dışında bir de para hareketinin olması kaçınılmazdır. Bilindiği gibi
İthalat transfer bedelleri ancak
bankalar aracığıyla gerçekleştirilebilir. Eşyayı izinsiz olarak ithal ve ihraç
edenlerin döviz ya da Türk Parası
transferini ithalat ya da ihracatla
ilişkilendirerek “izinli olarak”
bankalardan ithalat ya da ihracat bedeli olarak
gerçekleştirmesi beklenemeyeceğinden kanaatimizce olayda, 1567 sayılı
Kanunun 3 üncü maddesinde “…Fiil, 1 inci maddede yazılı kıymetlerin
izinsiz olarak yurttan çıkarılması veya yurda sokulması mahiyetinde ise… eşya
ve kıymetlerin rayiç bedeli kadar, teşebbüs halinde bu bedelin yarısı kadar
idarî para cezası ile cezalandırılır…” hükmüne de aykırı hareket edip
etmediklerinin de değerlendirilmesi gerekecektir.
1567 sayılı Kanun 3’ncü maddesinde yer
alan “..Fiil, 1 inci maddede yazılı kıymetlerin izinsiz olarak yurttan
çıkarılması veya yurda sokulması mahiyetinde ise 21/3/2007 tarihli ve
5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu hükümlerine göre suç veya kabahat
oluşturmadığı takdirde kişi; eşya ve kıymetlerin rayiç bedeli kadar, teşebbüs
halinde bu bedelin yarısı kadar idarî para cezası ile cezalandırılır…” hükmü kapsamında, döviz ya da Türk
Lirasının ihracat bedeli gibi gösterilerek izinsiz olarak yurda getirilmiş olup
olmadığının ya da “İthalat, ihracat ve diğer kambiyo işlemlerinde döviz
veya Türk Parası kaçırmak kastıyla muvazaalı işlemlerde bulunanlar, yurda
getirmekle yükümlü oldukları veya kaçırdıkları kıymetlerin rayiç bedeli kadar
idarî para cezasıyla cezalandırılırlar. Bu fiilin teşebbüs aşamasında kalması
halinde verilecek ceza yarı oranında indirilir.” hükmü kapsamında değerlendirilmesi
gerekir.
İthalatta eşyanın gümrüğe beyanı var
ise, İşlenen bir fiil ile “İthalat, ihracat ve diğer kambiyo işlemlerinde
döviz veya Türk Parası kaçırmak kastıyla muvazaalı işlemlerde bulunanlar,
yurda getirmekle yükümlü oldukları veya kaçırdıkları kıymetlerin rayiç bedeli
kadar idarî para cezasıyla cezalandırılırlar. Bu fiilin teşebbüs aşamasında
kalması halinde verilecek ceza yarı oranında indirilir.” Hükmündeki ceza ile Gümrük Kanunu’ndaki cezaların da verilmesi gerekiyor
ise, cezaların kıyaslanması ve hangi
ceza ağır ise, o cezanın verilmesi gerekir.
İthalatta eşya bedeli olması
gerekenden yüksek beyan edilir mi? Daha
yüksek vergi verilmesi anlamına gelmez mi ? Evet ithalatta eşya bedeli firma
menfaatine yüksek gösterilebilir.
Örneğin; ilişkili firmalar açısından
transfer fiyatlandırması ve örtülü kazanç dağıtımı nedeniyle yüksek
gösterilebilir. Özellikle sadece %1 KDV’ye tabi eşyanın kıymeti yüksek gösterilerek yurt dışına fazla para
gönderilmiş olabilir. Yurt dışına teminat adı altında para transferi edilmiş
olabilir. Eşya kıymetine girmiyorsa bu kıymet yıllarca yurt dışına duruyorsa ,
1567 sayılı Kanunun açısından değerlendirilebilir. Dahili vergiler az ödenmek
için, gümrükteki vergi yükü dahildeki vergi yükünden düşük ise özellikle ilişkili
firmalar ithalatta eşya bedelini yüksek göstermiş olabilir. Bütün bu durumların
değerlendirilmesi için, tecrübe ve ileri derecede maliye, gümrük ve muhasebe bilgisi gerektirmektedir.
Konu eşya değil de 1567 sayılı
Kanununun 1 inci fıkrasında yazılı, döviz, Türk Parası gibi değerler ise, bu
defa 1567 sayılı Kanununun 3 üncü maddesindeki Cumhurbaşkanının bu Kanun hükümlerine göre yapmış bulunduğu
genel ve düzenleyici işlemlerdeki yükümlülüklere aykırı hareket edilip
edilmediğine bakmak gerekecektir. Bu
bağlamda, 32 sayılı kararın 9/1 inci maddesinde yer alan “İthalat ve transit ticaret işlemlerine ilişkin yurt dışına döviz ve
Türk Lirası transferi bankalarca yapılır.” hükmünden hareketle, “ithalat bedelini” yolcu beraberinde yurt
dışına çıkarıp, yurt dışında ithalat bedelini
ödeyen ithalatçı yurt dışına yolcu beraberi çıkarılabilecek limitlerin
içinde de kalsa[1] döviz ya da Türk Parasını izinsiz çıkarmış
olur diyebiliriz.
Örneğin; İthal bedelinin ödeme şeklinin “ mal mukabili”
olduğunu varsayalım, 32 sayılı kararın 9/1 inci maddesine göre ithalat
bedeli bankalar aracılığıyla ödenmesi gerektiğinden, nasıl ki ithalatta kontrol
belgesine tabi eşyayı kontrol belgesiz olarak ithal etmek izinsiz ithalat
sayılıyor ise, banka kanalıyla yapılması
gereken para transferinin banka kanalıyla yapılmaması da izinsiz para transferi
sayılır. Görülüyor ki, kambiyo mevzuatında ithal bedelinin banka kanalıyla transferi
zorunluluğu olması nedeniyle, ithalatçının
döviz ya da Türk Parasını ithalatla ilişkilendirmeden serbestçe
transferine ya da yolcu beraberinde yurt dışına çıkarmasına kanaatimizce imkan vermemektedir. Bu nedenle mal mukabili
ithalat bedelinin yurt dışına çıkışının bankalar kanalıyla yapılması ve bu
durumun ispatlanması gerekir.
İspatlanamaması durumunda, 1567 sayılı yasanın 3 üncü
maddesi birinci fıkrasındaki, Cumhurbaşkanının bu
Kanun hükümlerine göre yapmış bulunduğu genel ve düzenleyici işlemlerdeki
yükümlülüklere aykırı hareket eden kişi, üçbin Türk Lirasından yirmibeşbin Türk
Lirasına kadar idarî para cezası ile cezalandırılır.” Hükmünün ya da “3
üncü maddesi ikinci fıkrasındaki
Şurasını da hatırlatalım ki, ithalat bedeli olmayan döviz ya da Türk
Lirasını yolcuların banka kanalıyla
gönderilmesi zorunluluğu yoktur. Ancak, Türk Parası ya da dövizin üst limiti olan 25.000 TL ile 10.000 Avro veya eşitinin aşılması durumunda, 1567
sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanunu ve ilgili mevzuata
göre işlem yapılır. Yolcular yurda girişte, üzerlerinde mevcut ve genel
izin dışında (25.000 TL ve 10.000 AVRO) kalan miktardaki dövizi, çıkışta yolcu
beraberinde yurt dışına çıkarmak istiyorlarsa, yurda girişlerinde beyanda
bulunmaları yasal zorunluluktur. Beyanda bulunmazlarsa yurt dışına çıkışlarında
ancak, genel izin kapsamındaki Türk Lirası ya da dövizi çıkarabilir. Genel izin
dışında beyan edilmeden çıkarılması ya da çıkarılmaya teşebbüs edilmesi halinde
1567 sayılı yasaya göre işlem yapılacaktır.
Yurda
girişte, 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun ve ilgili
mevzuata göre yapılan işlemlerden ayrı olarak, 5549 sayılı Suç Gelirlerinin
Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun uyarınca aşağıda belirtilen usul ve
esaslar çerçevesinde, gümrük idaresi tarafından yolcudan, beraberindeki nakdin
miktarını açıklaması istenebilir. Bu durumda, açıklama tam ve doğru yapılmak
zorundadır.[2]
Konuyla ilgili Yargıtay
19. Dairesinin kararına göz atacak olursak;
“…Dosya kapsamına göre, 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının
Önlenmesi Hakkında Kanun’un 16/2. maddesinde yer alan, “Yetkililerce talep
edildiği halde herhangi bir açıklama yapılmaması veya yanlış ya da yanıltıcı
açıklama yapılması halinde, yolcu beraberindeki değerler gümrük idaresi
tarafından muhafaza altına alınır. Gümrük idaresince, açıklamada bulunmayan
yolculara taşıdıkları değerin, tutar konusunda gerçeğe aykırı açıklamada
bulunan yolculara ise taşıdıkları değer ile açıkladıkları değer arasındaki
farkın onda biri kadar idarî para cezası kesilir. Ayrıca durum şüpheli
sayılarak Başkanlığa bildirilmekle birlikte ilgili diğer mercilere de intikal
ettirilir. Binbeşyüz Yeni Türk Lirasına
kadar olan farklar için bu fıkra hükmü uygulanmaz”, 1567 sayılı Türk Parasının
Kıymetini Koruma Hakkında Kanun’un 3. maddesinin 2. fıkrasındaki, “Fiil, 1 inci
maddede yazılı kıymetlerin izinsiz olarak yurttan çıkarılması veya yurda
sokulması mahiyetinde ise 21/3/2007 tarihli ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla
Mücadele Kanunu hükümlerine göre suç veya kabahat oluşturmadığı takdirde kişi;
eşya ve kıymetlerin rayiç bedeli kadar, teşebbüs halinde bu bedelin yarısı
kadar idarî para cezası ile cezalandırılır.”, anılan maddenin 5. fıkrasında yer
alan, “Bu kabahatlerin bir tüzel kişinin yararına olarak işlenmesi halinde,
ilgili tüzel kişiye de aynı miktarda idarî para cezası verilir.” şeklindeki
düzenlemeler ile 5326 sayılı Kabahatler Kanunu`nun 15.maddesinde ''Bir fiil ile
birden fazla kabahatin işlenmesi halinde bu kabahatlere ilişkin tanımlarda
sadece idari para cezası öngörülmüşse, en ağır idari para cezası verilir.''
şeklinde düzenlenme karşısında fikri içtima kuralı uyarınca, somut olayda fail
hakkında kabahat teşkil eden eylemi karşılığında en ağır idari para cezası
olarak 1567 sayılı Kanun’un 3. maddesi uygulanması gerektiği gözetilmeden
itirazın reddi yerine, yazılı şekilde kabulüne karar verilmesinde isabet
görülmediği gerekçesiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 309. maddesi
uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla gereği
görüşülüp düşünüldü;
Kabahatli ...'ın müşteri temsilcisi müdürü olarak
çalışmakta olduğu ... San. Ve Tic. A. Ş.' ye ait 80.000 euro parayı, 1567
sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun ve Bakanlar Kurulu'nun 32
sayılı Kararı'nın düzenlemelerine aykırı olarak Bulgaristan ülkesinde bulunan
şirkete ait fabrikaya götürmek istediği sırada görevlilerce durumun tespit
edilmesi üzerine Kırklareli Cumhuriyet Başsavcılığı İdari Yaptırım Bürosu'nca
teşebbüs halinde kalan eylem için hem kabahatli ..., hem de kabahatlinin çalışmakta
olduğu .... San. Ve Tic. A. Ş. hakkında 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini
Koruma Hakkında Kanun’un 3. maddesi uyarınca ayrı ayrı 135.580,00 Türk lirası
idari para cezası uygulanmasına dair kararın usul ve yasaya uygun olduğu,
itiraz üzerine mercii Edirne Sulh Ceza Hakimliğinin 2016/7017 değişik iş sayılı
kararı ile eylemin, 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi
Hakkında Kanun'un 16/2. maddesinde düzenlenen kabahati de oluşturduğu ve 5326
sayılı Kabahatler Kanunu 15/1. maddesi uyarınca daha ağır cezayı içeren 5549
sayılı Kanun uyarınca ceza tayini gerektiği gerekçesi ile idari yaptırım
kararının kaldırıldığı görülmüş ise de, hem kabahatli ..., hem de kabahatlinin
çalışmakta olduğu .... San. Ve Tic. A. Ş. hakkında 1567 sayılı Türk Parasının
Kıymetini Koruma Hakkında Kanun’un 3. maddesi uyarınca ayrı ayrı 135.580,00
Türk lirası idari para cezası tayininin daha ağır uygulama olduğu ve bu nedenle
idari yaptırım kararının kaldırılmasında isabet bulunmadığı[3]…”na
karar verilmiştir.
Konunun daha iyi anlaşılması
açısından bir örnek daha vermek gerekirse; sadece Katma Değer Vergisine(KDV)
tabi bir eşya ithal edildiğini ve KDV oranının
%1 olduğunu ve eşyanın gerçek kıymetinin 20.000 $ olduğunu, eşya
kıymetinin 50.000 $ beyan edilerek bu kıymet üzerinden eşyanın serbest dolaşıma
sokularak vergilerin ödendiğini ve döviz transferinin ise 50.000 $ üzerinden
yapıldığını varsayalım. Bu durumda, gümrük açsısından herhangi bir vergi kaybı
olmadığından, olay Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu kapsamına girmeyeceği gibi 4458
sayılı Gümrük Kanunu kapsamında kabahat de oluşturmayacaktır. Ancak hemen hatırlamak gerekir ki, bu örnekte
dahilde vergiler açısından matrah azaltmak amacıyla gümrük kıymeti
artırıldığından, dahili vergiler
açsından vergi ziyaı cezası ve adli takibat gerektiği de göz önünde
bulundurulmalıdır.
İki kıymet arasındaki fark olan 30.000 $
kanaatimizce 1567 sayılı Kanun 3 üncü maddesi“…İthalat, ihracat ve diğer kambiyo işlemlerinde döviz veya Türk Parası
kaçırmak kastıyla muvazaalı işlemlerde bulunanlar, yurda getirmekle yükümlü
oldukları veya kaçırdıkları kıymetlerin rayiç bedeli kadar idarî para cezasıyla
cezalandırılırlar. Bu fiilin teşebbüs aşamasında kalması halinde verilecek ceza
yarı oranında indirilir…” hükmü kapsamında ya da Fiil, 1
inci maddede yazılı kıymetlerin izinsiz olarak yurttan çıkarılması veya yurda
sokulması mahiyetinde ise 21/3/2007 tarihli ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla
Mücadele Kanunu hükümlerine göre suç veya kabahat oluşturmadığı takdirde kişi;
eşya ve kıymetlerin rayiç bedeli kadar, teşebbüs halinde bu bedelin yarısı
kadar idarî para cezası ile cezalandırılır.” Hükmü kapsamında değerlendirilmesi gerekecektir.
Nihayet verilen örneğe başka bir açıdan
bakıldığında; ithalat maliyetinin artırılarak kurumlar ve gelir vergisinin
olması gerekenden daha düşük ödenmesine de neden olunacağından Hazine ve Maliye
Bakanlığınca da olayın ayrıca değerlendirilmesi gerekecektir.
İthalat, ihracat ve diğer kambiyo işlemlerinde
döviz veya Türk Parası kaçırmak kastıyla muvazaalı işlemlerde bulunanlar,
muvazaalı işlemi ithalat ya da ihracata konu eşya üzerinden yapacaklar ise, gümrüğe bir beyanda
bulunmaları ya da sahte belge düzenlemiş olmaları ve eşya kıymetini olduğundan
düşük ya da yüksek göstermeleri gerekir. Amaç suç yada kabahat
döviz ya da Türk Parası kaçırmak araç suç yada kabahat ise, bunu gümrüğe yapılan usulsüz
beyanla yapmaktır. Fiilde vergi kaybı ve vergi cezası da söz konusu olmakla
birlikte ve fiil kaçakçılık suçu oluşturmuyor ise, içtima kaidesi ve yukarıda
belirtilen ilkeler de gözetilerek hangi
fiil ağırsa ona göre ceza verilecektir.
Bir başka örnekte, ithalat nedeniyle
yurt dışına transfer edilen dövizlerden bir kısmının karşılığında mal ithali
yapılmaması ve dövizin ya da Türk Parasının uzun süre
geri getirilmemesi nedeniyle yurt dışındaki ihracatçı firmada
kalmasıdır. Böyle durumlarda, olay ithalat bedelinin düşük gösterilmesi olarak
da değerlendirilmiyor ise, 1567 sayılı yasa kapsamında değerlendirilebilir. Bu
durum özellikle mal mukabili ithalatta karşımıza çıkabilmektedir. Bunun yanında
yurt dışında bırakılan söz konusu döviz
ya da Türk Lirasının yurt dışındaki firmaya faizsiz kredi vermek anlamında ya
da matrah azaltıcı işlem olup olmadığı yönünden Mali Mevzuat açısından da
değerlendirilebileceği düşünülmektedir.
IV.
İHRAÇ
BEDELLERİNİN YURDA GETİRİLMESİ ZORUNLULUĞU
İhracat bedelleri, 1567 sayılı Türk
Parasının Kıymetinin Korunması Hakkında Kanun, Türk Parası Kıymetini Koruma
Hakkında 32 Sayılı Karar, söz konusu Karara İlişkin 2018-32/48 sayılı Tebliğ,
16 Ocak 2020 tarihli TCMB İhracat Genelgesi, 31.12.2019 tarihinde yayımlanan 2019-32/56 No.lu Tebliğin 10'uncu maddesi
hükümleri çerçevesinde değerlendirmek gerekir.
2018-32/48 sayılı İhracat Bedelleri
Hakkında Tebliğ’in “İhracat bedellerinin yurda getirilmesi” başlıklı 3’üncü
maddesinin birinci fıkrası; “Türkiye’de yerleşik kişiler tarafından
gerçekleştirilen ihracat işlemlerine ilişkin bedeller, ithalatçının ödemesini
müteakip doğrudan ve gecikmeksizin ihracata aracılık eden bankaya transfer
edilir veya getirilir. Bedellerin yurda getirilme süresi fiili ihraç tarihinden
itibaren 180 günü geçemez. Söz konusu bedellerin en az % 80’inin bir bankaya
satılması zorunludur.” Hükmü 31 Aralık 2019 tarihinde yayımlanan 2019-32/56
sayılı Tebliğ’le değiştirilmiş ve ihracat bedellerinin fiili ihraç tarihinden itibaren 180 gün içerisinde
yurda getirilmesi zorunluluğu devam ederken,
ihracat bedeli dövizlerin % 80’inin bankaya satılması zorunluluğu
kaldırılmıştır.
Bunun yerine, TCMB - İhracat
Genelgesinin; İhracat Bedellerinin Merkez Bankasına Satışı başlıklı EK MADDE 12
e göre; “ (1) Bu maddenin yürürlük
tarihinden itibaren İBKB’ye(BKB: 2018-32/48 sayılı Tebliğ’in ekinde yer alan
İhracat Bedeli Kabul Belgesi) veya DAB’a
bağlanan ihracat bedellerinin en az % 40'ı İBKB’yi veya DAB’ı düzenleyen bankaya
satılır. Bu bedeller bankaca Merkez Bankası tarafından ilan edilen ve işlem
günü için geçerli döviz alış kuru üzerinden aynı gün Merkez Bankasına satılır
ve Merkez Bankasının banka nezdindeki hesabına aktarılır. Söz konusu tutarın
tam karşılığı banka tarafından ihracatçıya Türk parası olarak ödenir.” Hükmü
uygulanmaktadır.
1-İhracat Bedellerinin Yurda
Getirilme Süresinin Başlangıcı Olan Fiili İhracat Kavramı.
TCMB - İhracat Genelgesinin; İhracat
bedellerinin yurda getirilmesi başlıklı 4 üncü maddesine göre; “(1) 2018-32/48 sayılı Tebliğ’in yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren fiili ihracatı gerçekleştirilen işlemlere ilişkin
ihracat bedellerinin yurda getirilme süresi fiili ihraç tarihinden itibaren 180
günü geçemez. 180 gün azami süre olup,
ithalatçının ödemesini müteakip doğrudan ve gecikmeksizin yurda
getirilmesi esastır.”
Gümrük Kanunu’nun 150 inci maddesi 2
inci fıkrasına göre; “Türkiye Gümrük Bölgesinden ihraç edilecek eşya,
ihracata ilişkin gümrük beyannamesi ile yetkili gümrük idaresine beyan edilir.” 151. maddesine göre; “İhraç eşyası, buna
ilişkin gümrük beyannamesinin tescili sırasında bulunduğu durum ve niteliğini
gümrük kontrolünden çıktığı sırada da aynen muhafaza etmesi ve bu haliyle
Türkiye Gümrük Bölgesini terk etmesi koşuluyla fiilen ihraç edilmiş sayılır. Bu
durumda, ihraç eşyası üzerindeki gümrük kontrolü sona erer.” 2 inci
Maddesine Göre; - Türkiye Cumhuriyeti Gümrük Bölgesi, Türkiye Cumhuriyeti
topraklarını kapsar. Türkiye kara suları, iç suları ve hava sahası gümrük
bölgesine dahildir. Bu Kanunda geçen Türkiye Gümrük Bölgesi ve Gümrük Bölgesi
kavramları Türkiye Cumhuriyeti Gümrük Bölgesini ifade eder.”
Gümrük Yönetmeliği’nin 417- maddesinde; “(1) 77 nci madde hükümleri uyarınca, ihracat
veya yeniden ihracat amacıyla geçici depolama yerlerine konulması talep edilen
eşya, buralarda bir ay kalabilir. Sözü edilen eşya ile
ilgili olarak beyanname tescil edilip edilmediğine bakılmaksızın bu süre içinde
ek süre talebinde bulunulması halinde, gümrük müdürlüklerince en çok üç
aya kadar ek süre verilebilir.
(2) Bir aylık süre ve verilen ek
süre içinde gümrük işlemleri bitirilerek yerinden kaldırılmayan eşya için
gümrük yükümlüsüne tebligat yapılarak, tebliğ tarihinden itibaren otuz gün
içinde eşyanın geçici depolama yerinden çıkarılması; aksi takdirde, bu eşyanın
gümrüğe terk edilmiş sayılacağı bildirilir. Bu süre içinde de yerinden
çıkarılmaması halinde eşya gümrüğe terk edilmiş sayılır ve tasfiye hükümlerine
göre işlem yapılır. Bu eşyaya ilişkin olarak tescil edilmiş beyanname varsa
iptal edilir.
(3) Geçici depolama yerlerine
konulmaksızın ihraç edilecek eşyanın beyanname kapatma süresi iki aydır. Bu
süre gümrük müdürlüklerince makul sebeplerle en çok iki ay uzatılabilir.
Bu süreler içinde işlemleri tamamlanmayan beyannameler iptal edilir.”
Hükümlerinden de görüldüğü gibi
eşyanın ihracat beyannamesinin tescil tarihi ile eşyanın fiilien ihraç tarihi
arasında Gümrük Yönetmeliğinin yukarıda metni verilen 417 inci maddesi hükmünde
belirtilen süreler ve ek süreler dikkate
alınır.
Eşyanın fiili
ihraç tarihi, ihracat bedellerinin
yurda getirilmesi için azami 180 günlük sürenin de başlangıç tarihidir. Bu nedenle fiili ihraç tarihinin doğru
belirlenmesi ihracat bedellerinin yurda getirilme süresinin hesaplanmasında son
derece önemlidir.
2-İHRACAT BEDELLERİNİN YURDA
GETİRİLMESİ ZORUNLUĞUNDA SÜRE
2.1- İhracat
Bedellerinin Yurda Getirilmesi
Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara
İlişkin Tebliğ (İhracat Bedelleri Hakkında) (No: 2018-32/48) (04.09.2018 t.
30525 s. R.G.) 2018-32/48 sayılı Tebliğin İhracat bedellerinin yurda getirilmesi başlıklı meri 3
üncü maddesine göre; “(1) Türkiye’de yerleşik kişiler tarafından
gerçekleştirilen ihracat işlemlerine ilişkin bedeller, ithalatçının ödemesini
müteakip doğrudan ve gecikmeksizin ihracata aracılık eden bankaya transfer
edilir veya getirilir. Bedellerin yurda getirilme
süresi fiili ihraç tarihinden itibaren 180 günü geçemez.
(2) İhracat işlemlerine ilişkin
bedeller aşağıdaki ödeme şekillerinden birine göre yurda getirilebilir.
a) Akreditifli Ödeme,
b) Vesaik Mukabili Ödeme,
c) Mal Mukabili Ödeme,
d) Kabul Kredili Akreditifli Ödeme,
e) Kabul Kredili Vesaik Mukabili
Ödeme,
f) Kabul Kredili Mal Mukabili Ödeme,
g) Peşin Ödeme,
ğ).........yürürlükten
kaldırılmıştır.
(3) İhracat bedellerinin beyan
edilen Türk parası veya döviz üzerinden yurda getirilmesi esastır. Ancak, döviz
üzerinden yapılacağı beyan edilen ihracat karşılığında farklı bir döviz
cinsinin veya Türk parası üzerinden yapılacağı beyan edilen ihracat
karşılığında döviz getirilmesi mümkündür.
(4) İhracat bedelinin yolcu
beraberinde efektif olarak yurda getirilmesi halinde gümrük idarelerine beyan
edilmesi zorunludur.”
2.2- İhracat
Bedellerinin Yurda Getirilme Süresinde Azami Süre
2018-32/48 sayılı Tebliğin 4 üncü
maddesine göre; “ (1) 2018-32/48 sayılı Tebliğ’in yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren fiili ihracatı gerçekleştirilen işlemlere ilişkin ihracat bedellerinin yurda getirilme süresi fiili
ihraç tarihinden itibaren 180 günü geçemez. 180 gün azami süre olup
bedellerin ithalatçının ödemesini müteakip doğrudan ve gecikmeksizin yurda
getirilmesi esastır.
(2) 2018-32/48 sayılı Tebliğ’in
yayımı tarihinden önce fiili ihracatı gerçekleştirilen ihracat işlemlerine
ilişkin bedeller 2018-32/48 sayılı Tebliğ hükümleri kapsamında yer
almamaktadır.
(3) Özelliği olan ihracat
işlemlerine ilişkin olarak bu Genelgenin 7 nci maddesinde belirtilen süreler
uygulanır.
(4) İhracat işlemlerine ait
sözleşmelerde bedellerin tahsili için fiili ihraç tarihinden itibaren 180
günden fazla vade öngörülmesi durumunda, bedellerin yurda getirilme süresi vade
bitiminden itibaren 90 günü geçemez. Öngörülen vadenin tespiti için
ihracatçının yazılı beyanıyla birlikte vade içeren sözleşmenin ya da vadeyi
tevsik niteliğini haiz proforma fatura veya poliçenin aracı bankaya ibrazı
zorunludur.
(5) Serbest bölgelere yapılan
ihracat işlemleri 2018-32/48 sayılı Tebliğ hükümleri kapsamındadır.
(6) Ek:2'de yer alan ülkelere
yapılan ihracat işlemleriyle ilgili olarak 2018-32/48 sayılı Tebliğ'in 3 üncü
maddesinin birinci fıkrası uygulanmaz.
(7) Yurt içinde serbest dolaşımda
bulunan malların gümrüksüz satış mağazalarında satılmak üzere bu mağazalara
veya söz konusu mağazaların depolarına antrepo rejimi kapsamında antrepo
beyannamesi ile alındığı işlemler için 2018-32/48 sayılı Tebliğ’in 3 üncü
maddesinin birinci fıkrası uygulanmaz.
(8) Türk Silahlı Kuvvetlerini
Güçlendirme Vakfı şirketleri ile Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim Şirketi
tarafından yapılan ihracat işlemlerinde 2018-32/48 sayılı Tebliğ’in 3 üncü
maddesinin birinci fıkrası uygulanmaz.
(9) GB’nin “Gideceği Ülke” başlıklı
17 nci hanesinde “İsrail” yazdığı ancak fiili olarak ihracatın Filistin’e
yapıldığı, dolayısıyla GB’nin 8 inci hanesinde alıcı adresinin “Filistin” olarak
belirtildiği ihracat işlemlerinde, bu hususun satış sözleşmesi, kesin veya
proforma fatura, GB örneği/GB bilgileri ve banka hesap özeti gibi belgelerle
tevsik edilmesi şartıyla, bahse konu ihracat Filistin’e yapılmış sayılır.”
3-İHRACAT BEDELLERİNİN YURDA
GETRİLMESİ ZORUNLULUĞU OLMAYAN ÜLKELER VE ÖZEL DURUMLAR
3.1-İhracat Bedelinin Yurda
Getirilmesinde İstisna Tanınan Ülkeler
Yukarıda yer alan Türkiye Cumhuriyet
Merkez Bankası’nın 16.01.2020 tarihli İhracat Genelgesi’nin 4. Maddesinin 6
numaralı fıkrası “Ek:2'de yer alan ülkelere yapılan ihracat işlemleriyle ilgili
olarak 2018-32/48 sayılı Tebliğ'in 3 üncü maddesinin birinci fıkrası
uygulanmaz.” Hükmünden hareketle 2018-32/48 sayılı Tebliğ'in 3 üncü maddesinin
birinci fıkrasına bakıldığında, “Türkiye’de yerleşik kişiler tarafından
gerçekleştirilen ihracat işlemlerine ilişkin bedeller, ithalatçının ödemesini
müteakip doğrudan ve gecikmeksizin ihracata aracılık eden bankaya transfer
edilir veya getirilir. Bedellerin yurda getirilme süresi fiili ihraç tarihinden
itibaren 180 günü geçemez.” Hükmünün Ek:2'de yer alan, İhracat Bedelinin Yurda
Getirilmesinde İstisna Tanınan Ülkeler olan 1- Afganistan 2- Angola 3- Belarus 4- Benin 5- Cibuti 6-
Etiyopya 7- Fildişi Sahili 8- Filistin 9- Gabon 10- Gana 11- Gine 12- İran 13-
Kamerun 14- Kenya 15- Kırgızistan 16- Kuzey Kore 17- Küba 18- Liberya 19-
Lübnan 20- Mısır 21- Moldova 22- Nijerya 23- Senegal 24- Somali 25- Sudan 26-
Suriye 27- Suudi Arabistan 28- Tacikistan 29- Tanzanya 30- Venezuela 31- Yemen
için uygulanmayacağı anlaşılmaktadır.
Başka bir ifadeyle; yukarıdaki 31
ülkeye yapılan ihracatta Gümrük Beyannamesinde Yer Alan Tutarın 180 günlük azami süre içerisinde ihracat
bedelinin getirilme zorunluluğunun olmadığı anlaşılmaktadır.
3.2-İhracatçının Serbest Kullanımına
Bırakılan Dövizler
Yukarıda yer alan Türkiye Cumhuriyet
Merkez Bankası’nın 16.01.2020 tarihli İhracat Genelgesi’nin 22 inci maddesinde;
“(1) Hizmet ihracatı, transit ticaret, Türkiye’de
ikamet etmeyenlere özel fatura ile yapılan satış, Türkiye’de
ikamet etmeyenlere KDV hesaplanarak yapılan satış, mikro
ihracat ve serbest bölge işlem formu kapsamında gerçekleştirilen 5.000,-
ABD doları veya karşılığı döviz ya da Türk lirasını geçmeyen tutardaki ihracat
işlemlerinde bedellerin tamamının; Ek:3'te yer alan ülkelere yapılan
ihracat işlemlerinde ise bedellerin yüzde ellisinin tasarrufu serbesttir.
(2) CFR ve CIF teslim şekline göre
gerçekleştirilen ihracatta, navlun ve sigorta bedeli ile kiracının satın alma
hakkı bulunmayan finansal ve ticari kiralama sözleşmesi çerçevesinde elde
edilen kira bedelleri hizmet bedeli döviz olarak kabul edilir.”
Maddede sözü edilen EK 3 de yer Alan
İhracat Bedelinin Yurda Getirilmesinde Gümrük Beyannamesinde Yer Alan
Tutarın Yüzde Ellisinin Tasarrufunun Serbest Bırakıldığı Ülkeler 1-
Azerbaycan 2- Cezayir 3- Fas 4-
Kazakistan 5- Özbekistan 6- Tunus 7- Türkmenistan 8- Ukrayna
3.3- Terkin
Türk Parası Kıymetini Koruma
Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ (İhracat Bedelleri Hakkında) (No:
2018-32/48) (04.09.2018 t. 30525 s. R.G.) 2018-32/48 sayılı Tebliğin “Terkin”
başlıklı meri 10 uncu maddesine göre; “…1) Her bir gümrük beyannamesi
itibarıyla;
a) 30.000 ABD dolarına kadar
noksanlığı olan ihracat hesapları doğrudan bankalarca ödeme şekline ve toplam beyanname
tutarına olan oranına bakılmaksızın,
b) 30.000 ABD dolarından yüksek
olmakla birlikte 100.000 ABD doları veya eşitini aşmayan, beyanname veya formda
yer alan bedelin % 10’una kadar noksanlığı olan (sigorta bedellerinden
kaynaklanan noksanlıklar dahil) ihracat hesapları doğrudan bankalarca ödeme
şekline bakılmaksızın,
c) 200.000 ABD doları veya eşitini
aşmamak üzere, 9 uncu maddede belirtilen mücbir sebep ve haklı durum halleri
göz önünde bulundurulmak suretiyle beyanname veya formda yer alan bedelin %
10’una kadar açık hesaplar ilgili Vergi Dairesi Başkanlığınca veya Vergi
Dairesi Müdürlüğünce,
terkin edilmek suretiyle kapatılır.
(2) Her bir gümrük beyannamesi
itibarıyla, 200.000 ABD doları veya eşitini aşan noksanlığı olan açık hesaplara
ilişkin terkin talepleri bu Tebliğin 9 uncu maddesinde belirtilen mücbir
sebepler ile haklı durumlar göz önünde bulundurulmak suretiyle Hazine ve Maliye
Bakanlığı tarafından incelenip sonuçlandırılır.
(3) Birinci fıkra kapsamında bankalarca
yapılabilecek terkin işlemleri 8 inci maddenin dördüncü fıkrasında belirtilen
90 günlük ihtarname süresi içerisinde ilgili Vergi Dairesi Başkanlıkları veya
Vergi Dairesi Müdürlüklerince gerçekleştirilir.”
3.4-İhracat Bedelinden
İndirimler
Türk Parası Kıymetini Koruma
Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ (İhracat Bedelleri Hakkında) (No:
2018-32/48) (04.09.2018 t. 30525 s. R.G.) 2018-32/48 sayılı Tebliğin İhracat bedelinden indirimler başlıklı 7 inci
maddesine göre; “ (1) İhracatla
ilgili navlun, sigorta primi, komisyon, ardiye, depolama, antrepo, gümrük
resmi, harç ve faktoring masrafları ile uluslararası para piyasalarında geçerli
faiz oranlarını geçmemek üzere iskonto giderleri gibi masraflar için yapılacak
indirimler ile konsinyasyon yoluyla ihraç edilen mallarla ilgili nakil,
muhafaza, bakım ve fümügasyon, rafa (maniplasyon), satış ve benzeri masrafların
ihracat bedelinden mahsubu bankalarca incelenip sonuçlandırılır.
(2) Ticari teamüllerin gereği olarak
satış akdinde veya akreditiflerde ayrıca varış yerinde tartı ve analiz
yapılması şartı bulunuyorsa, tartı ve analiz sonucunda tespit edilen vezin
noksanlığı veya kalite farkı ile ekspertiz ve tahkim ücretleri ve rafa
(maniplasyon) masraflarının (hariçteki gözetme şirketleri ücretleri dahil) mal
bedelinden mahsubu bankalarca incelenip sonuçlandırılır.
(3) ......yürürlükten
kaldırılmıştır.
(4) Dış ticaret mevzuatı hükümleri
çerçevesinde gerçekleştirilen mal ihraç ve ithalinde, tarafların aynı kişiler
olması ve ihraç bedellerinin yurda getirilme süresi içinde kalınması kaydıyla,
mal ihraç ve ithal bedellerinin bankalarca mahsubuna ilişkin esaslar Hazine ve
Maliye Bakanlığınca belirlenir.
(5) Kıymetli madenler aracı
kuruluşları tarafından aracılık edilen işlenmemiş kıymetli madenler ithalinde
ihraç bedellerinin yurda getirilme süresi içinde kalınması kaydıyla, mal ihraç
ve ithal bedellerinin bankalarca mahsubuna ilişkin usul ve esaslar Hazine ve
Maliye Bakanlığınca belirlenir.
(6) Dördüncü ve beşinci fıkrada
belirtilen haller dışında kalan talepler Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından
incelenip sonuçlandırılır. İhracat bedellerinden mahsuba izin verilen hallerde,
ihracat bedelleri süresi içinde yurda getirilmiş sayılır.”
İhracat bedellerinden indirim yapılmasının bankalara bırakılmış olması
uygulamada birçok zorluğu beraberinde getirecektir. Daha önce Banka
Müfettişliği de yapmış bir kişi olarak, fiili ihracat, teslim şekilleri navlun
gibi gümrük kavramını ve uygulamayı bilmesi bir banka çalışanından
beklenemeyeceğini söyleyebiliriz.
3.5-İhraç
Bedellerinin Yolcu Beraberinde Ülkemize Getirilmesi
Türk Parası
Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara göre İhracat bedellerinin bankalar kanalıyla yurda getirilmesi
zorunluluğu bulunmamaktadır.
Gümrükler
Muhafaza Genel Müdürlüğü’nün 2016/1 sayılı 15.05.2016 tarihli Nakit Kontrolleri
konulu Genelgesine göre; Bankacılık sistemi dışında gerçekleşen ve
yolcu beraberinde ülkemize getirilen veya ülkemizden çıkarılan nakit Türk
Parası, yabancı paralar ve bunlarla ödemeyi sağlayan; bono, poliçe ve çekler
ile seyahat çekleri, posta çekleri, yurt içinde veya yurt dışında yerleşik
kuruluşlarca verilen ödeme emri vb. belgelerin giriş ve çıkışına ilişkin usul
ve esaslar 1567 sayılı Türk Parasının
Kıymetini Koruma Hakkında Kanun, 5549 sayılı Suç Gelirlerinin
Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun ve ilgili mevzuatta düzenlenmiştir.
Buna göre;
kuryelerin, seyahat edilen taşıtların veya yolcu beraberi transfer edilen
nakdin takibi, kontrolü ile nakitlerin yasadışı yollarla transferinin önlenmesi
ve gerektiğinde kayıt altına alınması işlemleri gümrük idaresinin
sorumluluğundadır…
Genelgenin Yurt İçine Nakit Girişi 1.1. 1567 Sayılı
Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun ve ilgili Mevzuat Kapsamında
Uyulması Gereken Hususlar başlığı altında yolcu beraberinde ihracat
bedellerinin getirilebileceğine ilişkin düzenlemelerde; “… 3) Yurt dışından temin edilen krediler
ve kişisel sermaye niteliğindeki kıymetler hariç olmak üzere, mal ve hizmet
ihracat bedeli, transit ticarete ilişkin kazançlar, yabancı sermaye bedeli veya
bankacılık sistemi vasıtası ile getirilenler hariç olmak üzere diğer
kaynaklardan temin edilen nakdin gümrük giriş noktalarından yurda getirilmesi
serbesttir. Bu nakit EK-1'de yer alan "Nakit Beyan
Formu" ile gümrük idaresine beyan edilebilir.
4) Nakit
Beyan Formu konusu nakdin, ihracat bedeli veya yabancı sermaye bedeli olarak
girişinin yapılabilmesi için; formun "Geliş Sebebi" bölümünde nakdin
kaynağının "İhracat" veya "Yabancı Sermaye Bedeli"
olduğunun açıkça belirtilmesi gerekir.
5) Nakit
Beyan Formları gümrük personeli tarafından elektronik ortamda doldurulduktan
sonra üç nüsha olarak yazdırılır. Gümrük personeli ile beyanda bulunan yolcu
tarafından imzalanır. Nüshaların ikisi idarede saklanır, üçüncüsü ise yolcuya
verilir.
6) Bankalar
tarafından, Nakit Beyan Formları ile ilgili talep edilen bilgiler gümrük
idarelerince gecikmeksizin karşılanır.”
V.
İHRAÇ
BEDELERİNİN SÜRESİ İÇERSİNDE YURDA GETRİLMEMESİ HALİNDE PARA CEZA UYGULAMASI
1567 sayılı Türk Parası Kıymetini
Koruma Hakkında Kanunun 3’ncü maddesine göre;”… Her türlü mal, kıymet, hizmet ve sermaye ithal ve ihraç edenler veya
bu işlere aracılık edenlerden bu işlemlerinden doğan alacaklarını 1 inci
maddeye göre alınan kararlardaki hükümlere göre ve bu kararlarda tayin edilen
süreler içinde yurda getirmeyenler, yurda getirmekle yükümlü oldukları
kıymetlerin rayiç bedelinin yüzde beşi kadar idarî para cezasıyla
cezalandırılırlar. İdarî para cezasına ilişkin karar kesinleşinceye kadar
alacaklarını yurda getirenlere, birinci fıkra hükmüne göre idarî para cezası
verilir. Ancak, verilecek idarî para cezası yurda
getirilmesi gereken paranın yüzde iki buçuğundan fazla olamaz…” hükmü gereğince ceza uygulanacağı
anlaşılmaktadır.
Yukarıda bahsi geçen
Kanun'un 1 inci maddesi kapsamında hazırlanan Türk Parası Kıymetini Koruma
Hakkında 32 sayılı Kararın 1 inci maddesi "Bu Karar'a ve bu Karar'm
uygulanması amacıyla Bakanlıkça yayımlanacak Tebliğlere muhalefet 1567 sayılı
Kanun'la ek ve tadillerine muhalefet sayılır." hükmünü amirdir.
Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında
32 sayılı Karara İlişkin 2008-32/34 sayılı Tebliğ ile düzenlenmiş olup, söz
konusu Tebliğ'in 16 ıncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca Türk parası
kıymetini koruma hakkında kararlar ve bu kararlara ilişkin tebliğler uyarınca
Merkez Bankası tarafından çıkarılan genelgeler uyarınca işlem yapılmaktadır.
Diğer taraftan; Türk Parası
Kıymetini Koruma Hakkında 32 sayılı Kararın 8 inci maddesinin birinci fıkrası
"İhracat bedellerinin tasarrufu serbesttir. Bakanlık ihtiyaç duyulması
halinde ihracat bedellerinin yurda getirilmesine ilişkin düzenleme yapmaya
yetkilidir." Ve Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara
İlişkin Tebliğ (Tebliğ No:2018-32/48) ile ihracat bedellerinin yurda
getirilmesine ilişkin usul ve esaslar düzenlenmiştir. 2018-32/48 sayılı
Tebliğ'in 3 üncü maddesinin birinci fıkrasında, "Türkiye'de yerleşik
kişiler tarafından gerçekleştirilen ihracat işlemlerine ilişkin bedeller,
ithalatçının ödemesini müteakip doğrudan ve gecikmeksizin ihracata aracılık
eden bankaya transfer edilir veya getirilir. Bedellerin yurda getirilme süresi
fiili ihraç tarihinden itibaren 180 günü geçemez." ve 2018-32/48 sayılı Tebliğ'in 8 inci
maddesinin 1 inci ve 3 üncü fıkralarında ticari amaçla mal ihracında,
bedelleri yurda getirilme süresi içinde gelen ihracat ile ilgili hesapların
aracı bankalarca kapatılacağı, süresi içinde kapatılmayan ihracat hesaplarının
aracı bankalarca 5 iş günü içinde
muamelenin safhalarını belirtecek şekilde yazılı olarak ilgili Vergi
Dairesi Başkanlığına veya Vergi Dairesi Müdürlüğüne ihbar edileceği hüküm
altına alınmıştır.
Söz konusu maddenin 4 üncü fıkrasına göre, "İlgili Vergi Dairesi
Başkanlığınca veya Vergi Dairesi Müdürlüğünce, ihbarı müteakip 10 iş günü
içinde ilgililere hesapların kapatılmasını teminen 90 gün süreli ihtarname
gönderilir. Bu süre içinde hesapların kapatılması veya 9 uncu maddede
belirtilen mücbir sebep hallerinin ya da haklı durumun belgelenmesi gereklidir."
2018-32/48 sayılı Tebliğ'in 10 uncu maddesinin birinci fıkrasında; her bir gümrük beyannamesi itibarıyla; 30.000 ABD dolarına kadar noksanlığı olan ihracat hesapları doğrudan bankalarca ödeme şekline ve toplam beyanname tutarına olan oranına bakılmaksızın, 30.000 ABD dolarından yüksek olmakla birlikte 100.000 ABD doları veya eşitini aşmayan, beyanname veya formda yer alan bedelin %10'una kadar noksanlığı olan (sigorta bedellerinden kaynaklanan noksanlıklar dahil) ihracat hesapları doğrudan bankalarca ödeme şekline bakılmaksızın terkin edilmek suretiyle kapatılacağı, 200.000 ABD doları veya eşitini aşmamak üzere, 9 uncu maddede belirtilen mücbir sebep ve haklı durum halleri göz önünde bulundurulmak suretiyle beyanname veya formda yer alan bedelin % 10'una kadar açık hesapların ise ilgili Vergi Dairesi Başkanlığınca veya Vergi Dairesi Müdürlüğünce kapatılacağı açıklanmıştır.
Bunların yanında, bahse konu 2018-32/48 sayılı Tebliğ'in 12 inci maddesinin birinci fıkrasında "Bu Tebliğin uygulanmasına yönelik Bakanlıkça belirlenecek usul ve esaslar Merkez Bankasınca ilan edilir." belirlenmesi yer almakta olup, bu kapsamda 16 Ocak 2020 tarihli ihracat Genelgesi Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından ilan edilmiştir.
Mezkur Genelgenin 28 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde, 30.000 ABD doları veya eşitinden yüksek olmakla birlikte 100.000 ABD doları veya eşitini aşmamak üzere, beyanname veya formda yer alan bedelin %10'una kadar noksanlığı olan (sigorta bedellerinden kaynaklanan noksanlıklar dahil) ihracat hesapları doğrudan bankalarca veya 90 günlük ihtarname süresi içinde ilgili Vergi Dairesi Başkanlıkları/Müdürlüklerince ödeme şekline bakılmaksızın terkin edilmek suretiyle kapatılacağı açıklanmıştır.
Öte yandan, anılan Genelgenin 29 uncu maddesinin 1 inci fıkrasında "İhracat hesabının, ek süreler de dâhil olmak üzere, süresi içerisinde kapatılamaması halinde açık hesap tutarı aracı bankaca 5 iş günü içinde Ek: deki forma uygun olarak ilgili Vergi Dairesi Başkanlığı veya Vergi Dairesi Müdürlüğüne ihbar edilir. Söz konusu formun açıklama kısmına ilgili ihracat bedelinin ne kadarının İBKB'ye bağlandığı ayrıntılı olarak yazılır." açıklaması yer almakta olup, anılan maddenin 4 üncü fıkrasında ise "Bu Genelgenin 28 inci maddesinin birinci fıkrası kapsamındaki işlemlerden 90 günlük ihtar süresi sonunda kapatılmayanlar için Vergi Dairesi Başkanlıkları veya Vergi Dairesi Müdürlüklerince Cumhuriyet Savcılıklarına 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun uyarınca yasal işlem başlatılmasını teminen bildirimde bulunulur ve Bakanlığa ihbara ilişkin bilgi verilir." Denilmektedir.
Bu çerçevede; Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ (Tebliğ No:32/48 )'in 8 inci maddesinin dördüncü fıkrası kapsamında söz konusu mükellefe bahse konu ihracat hesaplarının kapatılmasını teminen 90 gün süreli ihtarname gönderildiği halde, ihracat bedelinin tamamının yurda getirildiğine dair herhangi bir belge ibraz edilmez ve hesap kapatılmaz ise, ilgili Cumhuriyet Savcılığınca 1567 sayılı Türk Parasının . Kıymetini Koruma Hakkında Kanun'un 3 üncü maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca her bir Gümrük Beyannamesi kapsamında gerçekleştirilen ihracata ilişkin bedelin eylem tarihi itibarıyla % 5'i tutarında, Ancak, verilecek idarî para cezası yurda getirilmesi gereken paranın yüzde iki buçuğundan fazla olamaz hükümleri uyarınca İdari Para cezası verilmektedir.
Cumhuriyet savcılığında verilecek cezanın tebliğinden itibaren 15 günlük yasal süre içerisinde, Sulh Ceza Hakimliği'ne itiraz hakkı bulunmaktadır.
Sulh ceza mahkemesine itiraz edilmeye karar verilmesi halinde;
· Ceza kararı verilirken, 1567 sayılı Kanununun 3 maddesi 3 üncü fıkrasında yer alan, “…verilecek idarî para cezası yurda getirilmesi gereken paranın yüzde iki buçuğundan fazla olamaz.” Hükmünün de dikkate alınması gerekir.
· 2018-32/48 sayılı Tebliğin İhracat bedelinden indirimler başlıklı 7 inci maddesine göre; “ (1) İhracatla ilgili navlun, sigorta primi, komisyon, ardiye, depolama, antrepo, gümrük resmi, harç ve faktoring masrafları ile uluslararası para piyasalarında geçerli faiz oranlarını geçmemek üzere iskonto giderleri gibi masraflar için yapılacak indirimler ile konsinyasyon yoluyla ihraç edilen mallarla ilgili nakil, muhafaza, bakım ve fümügasyon, rafa (maniplasyon), satış ve benzeri masrafların ihracat bedelinden mahsubu bankalarca incelenip sonuçlandırılır.” Hükmünün uygulanıp uygulanmadığının yine ceza kararı verilmeden değerlendirilip değerlendirilmediğine bakılması gerekir.
· Yine ceza kararında, Söz konusu Tebliğ'in yukarıda metni verilen “Terkin” başlıklı 10 uncu maddesi hükümlerinin de dikkate alınması gerekir.
· İhracat bedeli avans olarak ya da süresi içerisinde gelmiş ise, bu hususlarında ayrıca değerlendirilmesi gerektiği de açıktır.
· Daha önce de açıklandığı gibi, söz konusu ceza uygulamadan önce, ihraç edilen eşya ile ilgili 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununa göre fiilin suç olup olmadığı ya da Gümrük Kanunu’na göre daha ağır para cezasına gerektiren kabahat olup olmadığı değerlendirildikten sonra, 1567 sayılı yasaya göre ceza uygulanması gerektiği düşünülmektedir. Örneğin; 5607 sayılı Kanunun 3/9 maddesine göre “İlgili kanun hükümlerine göre teşvik, sübvansiyon veya parasal iadelerden yararlanmak amacıyla ihracat gerçekleşmediği hâlde gerçekleşmiş gibi gösteren…” ihracatçı açısından bakıldığında, gerçekleşen bir ihracat olmadığı için ihracat bedelini yurda getirmesi de beklenemez. İlk bakışta ihracat bedelinin süresi içinde yurda getirilmemesi gibi gözükse de olayda bir kaçakçılık fiili de olabilir.
·
Bunların
yanında; yolcu beraberinde getirilen Türk Parası ya da dövizin yolcu
beraberinde getirilerek ihracat bedeli olmadığı halde nakit beyan formu ile
ihracat bedeli olarak beyan edilmesi halinde; bu defa olay 5607 sayılı Kanuna
göre değerlendirilemeyeceğinden, 1567
sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında
Kanun, 5549 sayılı Suç Gelirlerinin
Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun ve ilgili mevzuatta göre değerlendirilmesi gerekecektir.
VI.
SONUÇ
Dış alım ve dış satış işlemlerinde gümrük
mevzuatı yanında, kambiyo mevzuatına da uygulanması zorunludur. Gümrük
mevzuatındaki kabahatlere verilecek para cezaları ile kambiyo mevzuatında para
cezaları arasında şartları oluşmuş
ise, gümrük mevzuatına göre gümrük
kıymetine girmediği ve kaçakçılıkla mücadele kanununda suç olmadığı tespit
edilen kıymetlerin, kambiyo mevzuatı,
gümrük mevzuatı, suç gelirlerinin aklanması kanunu ve hatta yukarıdaki
açıklamalar ışığında mali mevzuat açısından da değerlendirilmesi gerektiği
düşünülmektedir.
1567 sayılı yasa sadece ihracat bedellerinin
yurda getirilmesi ile olmayıp ithalat bedellerini de kapsamaktadır. İthalatla ilgili daha önce verdiğimiz
örneklerden de görüleceği gibi, dahili
vergileri az ödemek ya da örtülü kazanç dağıtımı amacıyla ithalat bedeli yüksek
gösterilmiş olabilir. Özellikle mal mukabili ödeme şekline göre yapılan
ithalatta, eşya bedelinin gönderilip gönderilmediğinin takibinin iyi
yapılmaması ya da serbest döviz transferi
şeklinde yapılan transferlerin ithalatlarla ilişkilendirilememesi ya da ithalatçı
tarafından tedarikçi olmayan firmalara transit ticaret dışında
para gönderilmiş olması gibi hususların araştırılarak, kambiyo mevzuatına aykırılık
teşkil edip etmediğinin de değerlendirilmesi gerekir. Bu bağlamda, dış ticaretle uğraşan firmaların,
farkında olmadıkları gümrük vergileri ve para cezaları ve diğer yaptırımlarla
karşılaşmamaları için, konusunda uzman
firmalardan denetim hizmeti almalarının gerekli olduğu değerlendirilmektedir.
KAYNAKÇA
·
1567
Sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun
·
5326 Sayılı
Kabahatler Kanunu
·
4458 sayılı
Gümrük Kanunu
·
5607 Sayılı Kaçakçılıkla
Mücadele Kanunu
·
5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının
Önlenmesi Hakkında Kanun
·
Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32
Sayılı Karar
·
Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32
Sayılı Karara İlişkin (İhracat Bedelleri Hakkında) (No: 2018-32/48) Tebliğ
·
İhracat genelgesi
·
Gümrükler Muhafaza Genel Müdürlüğünün 2016/1 sayılı Genelgesi (Nakit
Kontrolleri)
·
Yargıtay 19. Ceza Dairesi Esas: 2017/ 2973
Karar: 2018 / 1906 Karar Tarihi 26.02.2018
[1]
32
sayılı kararın 3/d) maddesine göre
25.000 TL’yi aşan Türk parasının yurt dışına çıkarılması Bakanlıkça
belirlenecek esaslar dahilinde yapılır. 32 sayılı kararın 4/f maddesine göre 10.000 Avro veya eşitini
aşan efektifin yurt dışına çıkarılması Bakanlıkça belirlenecek esaslar
dahilinde yapılır.
[2]
Gümrükler
Muhafaza Genel Müdürlüğünün 2016/1 sayılı Genelgesi (Nakit Kontrolleri)
[3] Yargıtay 19. Ceza Dairesi Esas: 2017/ 2973 Karar: 2018 / 1906 Karar Tarihi 26.02.2018
Sefa YAYLA
Yetkilendirilmiş
Gümrük Müşaviri